ATSO: İş dünyasının 1 dakika dayanacak gücü kalmadı
Ali Bahar, ATSO Mayıs ayı meclis toplantısında tüm kesimleri olumsuz etkileyen ekonomik politikaları eleştirdi. Yeni kurulacak hükümetten ve cumhurbaşkanından beklentilerini de anlatan Bahar, şöyle konuştu: ‘’Seçim sonrası için güçlü bir Türkiye beklentisi içindeyiz. Daha çok üretim, daha çok iş birliği, daha çok istişare, daha yenilikçi kararlar, daha çok ihracat, daha çok istihdam ve daha istikrarlı bir ekonomik politika için başlangıç noktası sayıp, var gücümüzle çalışacağız. Liyakatin artık ön plana çıkarıldığı bir bürokrasi ortamı oluşturmalıyız. Eğitim sistemi ivedilikle evrensel ve nitelikli hale getirilmeli. İnsana yatırım yapan, aklın ve bilimin yolunda ilerleyen bir eğitim sisteminin vakit kaybetmeden hayata geçirilmesini talep ediyoruz. Hukukun üstünlüğü, hukuk kurallarının ve toplumsal çıkarların kişisel çıkarların ve diğer her şeyin üstünde tutulması gerekir. Adalet ve hukukun üstünlüğüne inanıyoruz. Yargı bağımsızlığının güçlendirilmesi ve adil yargılama süreçlerinin sağlanması önemlidir. Evrensel hukuk kurallarının işlediği, etkin ve hızlı adalet mekanizmalarını ivedilikle kurmalıyız.” Piyasalarda güvenin sağlandığı, finansal istikrara yönelik adımların atıldığı bir ekonomi politikası uygulanması gerektiğini ifade eden Bahar, şöyle devam etti: “Artık önümüzü görebilmeyi, doğru politikaların, süratle hayata geçirilmesini talep ediyoruz. Artık iş dünyamızın ve ülke ekonomisinin buna tahammül edecek ne bir dakikası, ne de kaybedecek bir kuruşu dahi kalmamıştır. Türkiye ekonomisinin en öncelikli sorunları faiz, enflasyon, döviz kurlarındaki belirsizlik ve cari açıktır. Faizler ve finansmana erişim konusunda uzun süredir yaşadığımız belirsizliğin bir an önce istikrara kavuşması şarttır. Öyle ki şu an piyasada 2 farklı faiz oranı bulunmaktadır. Faiz oranlarındaki belirsizliğin bir an önce giderilmesi ve reel faiz oranlarını iyileştirici adımlar atılmalıdır.” Ali Bahar, konuşmasını şöyle tamamladı: ‘’Bankalardan ihtiyacı olan dövizi toparlayamayan üyelerimiz serbest piyasanın yüksek maliyetli kurlarına maalesef mecbur kalıyor. Artık krediler üzerindeki baskı hafifletilmeli, finansmana erişiminde zorlaştırıcı unsurlar ortadan kaldırıldığı gibi, kolaylaştırıcı uygulamalar hızla hayata geçirilmelidir. Yüksek seyreden dış ticaret açığının ana nedeni ihracatın artırılamaması değil, ithalatta yaşanan aşırı artışlardır. Kurun şu an ki yerinin ve faizlerin piyasalar tarafından reel görünmemesi de, ekonomiye güvenin negatif olmasının en önemli sebebidir. Deprem felaketi ve seçimler nedeniyle artan kamu harcamaları ek vergi yükü getirecek. Seçim sürecinin geçmesi ile ek vergi yüklerinin gelmesi kaçınılmaz bir durumdur. Önümüzdeki dönemde yaşanacak bir vergi artışı, zaten zor durumda olan ve yüksek maliyetlere maruz kalan birçok işletmenin kapısına kilit vurmasına neden olacaktır.”