Çin’de 40 yıllık büyüme modeli bozuluyor mu?
Dünyanın ikinci büyük ekonomisine sahip Çin'de tüketici fiyatları düşerken, emlak krizi derinleşiyor. İhracat düşüşe geçerken, dünyanın en kalabalık ülkesinde gençler arasındaki işsizlik artıyor. Emlak krizi, aşırı borçlanma, zayıf büyüme, küresel ekonomide büyümenin garantörü Çin ekonomisine yönelik olarak piyasalardaki tedirginliğin artmasına neden oluyor. Çin'in sorunlu emlak sektöründe yeniden başlayan çalkantılar ve “hayal kırıklığı” yaratan ekonomik veriler, dünyanın ikinci büyük ekonomisinin istikrarına ilişkin korkuları körüklerken, krizin finans piyasalarına da sıçrama tehlikesi bulunuyor. Çin ekonomisi, yıla güçlü bir başlangıç yapmasının ardından ivmenin zayıfladığı nisan ayından bu yana durgunluk içinde bulunurken, bu durgunluk yüksek borç ve hızla yaşlanan nüfus ile birleştiğinde ciddi bir sorun haline geliyor. Çin ekonomisi yılın ikinci çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre sadece yüzde 0,8 büyüdü. Son haftalarda tüketim ve ülkenin ihracatı da dâhil olmak üzere birçok ekonomik veriler aşağı yönlü olurken, bazı uzmanlar gelecek on yıl içinde ortalama olarak yalnızca yüzde 2-3 düzeyinde bir ekonomik büyüme bekliyor. Uzmanlar, Çin'deki zayıf büyümeyi "oldukça endişe verici" olarak değerlendirirken, ülke ekonomisinin bir "güven krizi" yaşadığını belirtiyor. Çin ekonomisinin zayıflığı, küresel ekonomi ve özellikle de bu ülkeye yüksek ihracat yapan ülkeler için risk oluşturuyor. ABD Başkanı Joe Biden geçtiğimiz günlerde Çin ekonomisini "saatli bomba" olarak nitelendirirken, birkaç yatırım bankası ise son birkaç gün içinde Çin için ekonomik büyüme tahminlerini aşağı yönlü revize etti. ABD yatırım bankası Barclays bu yıl sadece yüzde 4 büyüme beklerken, Japonya'dan Mizuho Financial yüzde 5 büyüme öngörüyor. Uzmanlar, Çin ekonomisi için en büyük riskin, şimdiye kadar ekonomik üretiminin neredeyse dörtte birini oluşturan şişirilmiş emlak sektöründen kaynaklandığını belirtiyor. Ödemelerde dengesizliği 2020'den beri manşetlere çıkan Evergrande, geçen hafta ABD'de iflas koruma başvurusunda bulunurken, rakibi Country Garden da ödeme güçlükleri yaşadığını açıkladı. Ülkede keskin ekonomik yavaşlama ve özellikle yerel yönetimler ve emlak sektöründeki yüksek borç seviyelerinin oluşturduğu sorunlar daha önce görülmemiş bir boyuta ulaşırken, Çinli yetkililerin ekonomik krizleri kontrol altına alma konusunda dikkate değer bir geçmişe sahip olduğu da biliniyor. Çin’de yetkililer gergin yatırımcıları sakinleştirmeye çalışırken, Çin Merkez Bankası’nın son zamanlardaki sıkıntıları faiz indirimi ile gidermeye çalışması da dikkati çekiyor. Banka, 20 Ağustos’ta finans ve menkul kıymetler düzenleyicileri ile yaptığı toplantının ardından, ülkenin yerel yönetim borç sorunlarını çözmek için mali yardımlarını koordine edeceğini açıkladı. Büyük bankalara kredi hacimlerini artırmaları talimatı veren Çin Merkez Bankası, yuanın dolar karşısında değer kaybetmesi nedeniyle geçen hafta destek önlemleri almak zorunda kalmıştı. Çin Merkez Bankası, 21 Ağustos’ta ise ekonomiyi desteklemeye yönelik çabalar çerçevesinde bir yıllık ana kredi faiz oranını da düşürdü. Bunun yanında banka beş yıllık faizi değiştirmeyerek piyasaları şaşırttı. 1990’dan bu yana sürekli artan refah vaadi iktidardaki Komünist Parti'nin en önemli meşruiyet dayanağı olurken, düşük büyüme rakamlarının uzun vadede Çin hükümeti için bir sorun haline gelebileceği de belirtiliyor. Bazı uzmanlar, uzun vadeli bir durgunluk konusunda uyarıda bulunarak gayrimenkul fiyatlarındaki düşüşe, deflasyonun başlangıcına ve artan borca işaret ediyor. Bazı uzmanlar ise Çin modelinin çökmek üzere olmadığını ve bunun için henüz çok erken olduğunu düşünüyor. Giderek artan şeffaflık eksikliği de yaşanan belirsizliğin bir nedeni olarak görülüyor. Ülke yetkililerinin, son olarak daha önce rekor seviyeye ulaşan genç işsizliği konusunda olmak üzere, giderek daha fazla veriyi sakladığı iddia ediliyor. Ayrıca, ülkenin önde gelen ekonomistlerinden ekonomik durum hakkında olumsuz yorum yapmamaları isteniyor. Tatil sezonunda olunmasına rağmen, son haftalarda Pekin’de yetkililer arasında çok fazla hareketlilik olması da dikkati çekiyor. Ekonomiyi desteklemek için yetkililer tarafından sürekli yeni planlar sunulurken, özel sektörü güçlendirmek için 31 öneri, tüketimi canlandırmak için 20 önlem, daha fazla istihdam oluşturmak için 26 fikir ve yabancı yatırımcılar için ortamı iyileştirmek için 24 nokta duyuruldu. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, geçen günlerde Çinlileri "tarihi sabrı" korumaya çağırdı. Şi, kısa vadeli maddi refah peşinde koşmak yerine ülkenin eğitim, sağlık sistemi ve gıda tedarikinin iyileştirilmesi gibi uzun vadeli hedeflere odaklanması gerektiğini söyledi. Uzmanlar, dünyanın ikinci büyük ekonomisinin "güçlü bir aşağı yönlü baskı" altında olduğunu ifade ederken, Kovid-19'a karşı "sıfır vaka" politikasının yıkıcı sonuçlarından güçlü bir şekilde kurtulma umudu da tükeniyor. Çin ekonomisinde büyümenin yavaşlamasına sebep olarak baskı altına giren emlak sektörü, zayıf özel tüketim ve özel sektörde azalan güven gösterilirken, buna ek olarak, küresel ekonomideki yavaşlamanın bir sonucu olarak ihracatın da son zamanlarda gerilemesi dikkati çekiyor. Çin hükümeti, kendi ekonomisini dış etkilere daha az bağımlı hale getirmek için iç tüketimi artırma hedefini sürdürüyor. Ancak katı sıfır Kovid-19 politikasının yanı sıra emlak piyasasındaki kriz ve daha fazla ekonomik gelişme konusundaki belirsizlik özel hane halklarını tedirgin ederek tasarruf etmeye zorluyor. Çin Merkez Bankası verilerine göre, 2023 yılının ilk yedi ayında hane halkı tasarruflarında 2,6 trilyon dolarlık artış yaşandı. Çin ekonomisinde aynı anda bu kadar çok sorunun yaşanmasının tesadüf olmadığını belirten uzmanlar, sistematik dengesizliklerin genellikle bir kırılma noktasına ulaşılana kadar tırmanabileceğini hatırlatıyor. Çin ekonomisi, 2008 mali krizinden bu yana özellikle altyapı ve gayrimenkule yapılan özel sektör ve kamu yatırımları sayesinde büyüdü. Bunlar, doğrudan ve dolaylı olarak ekonomik çıktının üçte birine kadarını sağladı. Dolaylı katkı olarak, kimya ve ham madde endüstrilerinin yanı sıra ev aletleri ve mobilya üreticileri gibi birçok sektörün inşaat patlamasından faydalanması gösteriliyor. Ekonomistler uzun zamandır bu büyüme modelinin sürdürülebilir olmadığı yönünde eleştirilerde bulunuyor. Uluslararası Ödemeler Bankası (BIS) verilerine göre Çin'in borcu ülkenin 2022 GSYH’sinin neredeyse yüzde 300’üne denk geliyor. Bunun büyük bir kısmını yerel yönetimler oluşturuyor. Söz konusu borç 2012’de GSYH’sinin yüzde 200 altında bulunuyordu. Son 10 yılda yerel yönetimler, çoğunlukla krediyle altyapıya büyük yatırımlar yaparak, yerel ekonomiyi canlı tuttu. Bu durum da borçları artırdı. Harcamalar, inşaat projeleri için arazi satışlarından elde edilen gelirle finanse edildi. Ancak emlak krizi nedeniyle araziye olan talep düştü ve gelir azaldı. Kovid-19 salgınında yerel yönetimlerin “Kovid-19 testi” gibi harcamaları söz konusu borçları daha da artırdı. Dünyanın ikinci büyük ekonomisi olan Çin, son yirmi yılda küresel ekonomik büyümenin en önemli itici güçlerinden biri oldu. Buna karşılık Çin, mallarına yurt dışından gelen talepten büyük ölçüde yararlandı. Çin'in GSYH'si ilk yarıda 59,3 trilyon yuana (yaklaşık 8,31 trilyon dolar) ulaştı. Uluslararası Para Fonu (IMF), 2023 yılı için şu ana kadar Çin’in küresel büyümeye neredeyse yüzde 35 düzeyinde katkıda bulunacağını hesaplıyor. Dolayısıyla Çin'in ekonomik sorunları, küresel ekonomi için de bir risk oluşturuyor. IMF Pasifik Departmanı'ndan Çin uzmanları Diego A. Cerdeiro ve Sonali Jain-Chandra, Çin’deki sorunlar konusunda "Tehlikede olan çok şey var" diye uyararak, Çin'in ekonomik büyümesinin 1 puan artması durumunda diğer ülkelerdeki büyümenin yaklaşık yüzde 0,3 puan artacağını belirtiyor. Uzmanlar ayrıca Pekin tarafından desteklenen Çinli şirketlerin, Çin'deki zayıf iç talebi telafi etmek için dış pazarlara eskisinden daha fazla girmesini ve böylece ABD, Japon ve Alman şirketleriyle daha fazla rekabet etmesini bekliyor. Çin ekonomisindeki sorunlar son dönemde uluslararası sermaye piyasalarını da etkilemişti. Büyük gayrimenkul geliştiricilerinin karşı karşıya olduğu akut sorunlar karşısında bazı yatırımcılar yeni bir "Lehman trajedisi" yaşanmasından bile korkuyor. 2008 yılında ABD'de yatırım bankası Lehman Brothers’ın iflası diğer bankalarda domino etkisi oluşturmuş ve küresel finansal krizin tetikleyicilerinden biri olarak kabul edilmişti.