Garanti BBVA: KKM’nin yarısının bir yılda dönüşeceğini düşünüyoruz
Garanti BBVA Genel Müdürü Recep Baştuğ, seçimden önce ve sonra yapılan uygulamaların ve regülasyonların çok farklı olduğunu dile getirerek şu an dengelenme ve normalleşme sürecine başlandığını söyledi. Gazetecilerle bir araya gelen Baştuğ, Ortodoks politikalara kademeli bir geçiş olduğunu ve bu geçişi son derece pozitif ve doğru bulduklarını vurguladı. Yerinde adımlar atıldığını ve kademeli geçişte daha yapılacak çok şey olduğunu ifade eden Baştuğ, “Yön, istikamet bize göre pozitif. Bu konuda çok doğru adımlar atıldığını görüyoruz. Doğal olarak bir süreç var. O sürecin daha başlarındayız” diye konuştu. Baştuğ’a yöneltilen sorular ve yanıtları şöyle; Sektör büyük karlara imza attı ancak enflasyon muhasebesi yapıldığında bu durum değişiyor. Enflasyon nasıl bir etki yapıyor sektöre? ■ Bankacılık olarak enflasyon aslında en çok bizi yoruyor. Çünkü enflasyona maruz kalan diğer şirketlerden farklı olarak; sabit yatırımlarımız düşük, bizim asıl sermayemiz para. Ve paranın tek korunacağı yer enflasyon kadar getiri elde etmek demek. ■Geçen yılın ortalama enflasyonu yüzde 72 iken bankacılığın sermaye getirisi yüzde 50’de kaldı. Bu sene de yine yüzde 40 civarında kalacak bir sermaye getirisi var. ■ Tabii bu sermaye getirisi enflasyon karşısında bankaların sermayelerini yitirdiğini gösteriyor. Bizim Türkiye’de yaptığımız bütün kar İspanya’da enflasyon muhasebesi ile konsolide ediliyor. ■ Biz 2022 sene sonunda 58.5 milyar lira kar ettik. İspanya’da bu kar 10 milyar lira. Eğer Türkiye’de enflasyon muhasebesi uygulansaydı oluşacak olan kar bu civardaydı. ■ Bizim öz kaynak rakamımız 200 milyar civarındadır. Bu enflasyon ortamında o 200 milyarın kendini reel olarak koruyabilmesi için etmesi gereken karlılık, minimum enflasyona yakın bir yerde olması gerekirken karlılıklar enflasyonun altında kaldı. ■Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek’in New York’ta bir toplantıdaki beyanı, enflasyon muhasebesi ile alakalı. Buna geçiş olabileceğini beyan etti. 2024’te böyle bir şeyi umutla bekliyoruz. Çünkü bilançolarımızın gerçeği yansıtmasını istiyoruz. Bankacılık sektöründe böyle bir ihtiyaç var. Seçim öncesinde kredi mevduat faizlerinde alışılmışın dışında bir seyir vardı, karlılıklar bu durumdan nasıl etkilendi? Durum değişiyor mu? ■ Karlılıkların enflasyonun altında kalmasının nedeni 2023’ün ilk döneminde oluşan negatif marj ortamı. Çünkü seçimden evvelki dönemde hatırlarsınız politika faizi yüzde 8,5, bono faizleri yüzde 10-11, mevduat faizi yüzde 30-31’lerde, bireysel kredilerin faizi yüzde 30, tüzel kredilerin faizi yüzde 14, yani bir korelasyon ya da arada birbiriyle konuşmayan rakamlar vardı. Biz o zaman da sadeleşmeyi hep söylemiştik. Şimdi ciddi bir sadeleşmeye doğru yönlenme var. ■ Politika faizi yüzde 30 oldu. Kredi faizleri yüzde 40 ile 50 aralığında mevduat faizleri yine yüzde 40-50 aralığında, bono faizleri 5 yıllık ve 10 yıllık yüzde 27-28’lere geldi en azından arada bir korelasyon kuruldu, rakamlar birbiriyle konuşmaya başladı. ■ Buna rağmen kredilerin bunu yakalaması zaman alacak ve bilançolarda marj problemi 2023’ün ana sorunlarından biri olacak. 2024’te nispeten düzelecek, bu şekilde devam ederse. Kredi faizleri yukarı gidiyor, kredi büyümesinde ise halen daha regülasyonlar var. Bu durum sektörü nasıl etkiliyor? ■ Regülasyonun hala koyduğu sınırlamalarla yaşıyoruz. Biz toplam kredi büyümesini tüzel tarafta yüzde 2,5, bireysel tarafta ürün ürün değişmekle beraber yüzde 3 ile sınırlamış durumda. ■ Şu an her iki tarafta da kredi büyümeleri bu sınırın altında. Kredi büyümesinin olmama nedeni şu; mevduatın maliyetinin 40’larda 50’lerde olduğu ortamda bunun üzerine yaklaşık yüzde 8-9 zorunlu karşılık maliyeti geliyor. Doğal olarak, kredi fiyatları yüzde 50’li rakamlara yaklaşıyor. Bu fiyatlarla da şu an sınırlamaları zorlamadan işimize devam ediyoruz. ■ Şu an piyasa bu konuda daha dengelenemedi. İhracat ve yatırım kredilerinde bu oranlar biraz daha düşük seviyelerde oran olarak. Ama bu oranlardan açıkçası bir yatırım olduğunu da söyleyemeyiz. Çünkü öyle bir Türk Lirası kredi kullanarak bu oranlarla yatırım yapılacak ortam henüz yok. Bu da ümit ediyorum enflasyonun düşüşüyle beraber doğru yerlere gelecek. Takipteki alacak oranı pandemi ile beraber devreye alınan uygulamalarla bankacılık sektöründe en az konuşulan konulardan biri haline geldi. Şimdi kredi faizleri yükseliyor, bir risk görüyor musunuz? ■ Türkiye seçimden önce, seçimden sonra kredi genişlemeleriyle birlikte olması gerekenin çok altında bir risk maliyeti ile çalıştı. Bugün Türkiye’de Cost of Risk dediğimiz risk maliyetinin olması gerekeni, normal olanı yüzde 1-1,25’tir. Bu bizim hesabımız. Türkiye ne zaman normalleşirse buna yakın oranlarda bir kredi riski maliyeti ödememiz lazım. Geçtiğimiz yıllar baktığımızda bu yıl da dahil 40-70 baz puan bandında bu çalkantının içinden geçen bir ülkede olmaması gerekecek boyutta risk maliyetleriyle yaşadık. ■ 2024’te şunu bekliyoruz, özellikle bireysel portföylerde kısmi bir kötüleşme olacak, bu çok net. Çünkü 3 ay evvel yüzde 25’lerle yüzde 30’larla verilen kredilerin vadelerinde bu krediler yüzde 45’lerle yüzde 50’lerle verilmeye başlanacak. Bu faiz artışıyla doğal bir kötüleşme olacak. Ama bu kötüleşme bizi normal seviyelere getirecek. ■Bugün zaten yüzde 2,5 sınırını henüz dolduramıyoruz. Buna rağmen bizim yıllık kredi büyümemiz yüzde 40 - 42’lere gelecek. ■ Önümüzdeki yılın ortalama enflasyonu 60’ın üzerinde 65’ler civarında olacak ve kredi büyümesi bunun altında kalacak. ■ Burada oluşacak talep şu an enflasyonun altında görünüyor. Bunun üzerinde bir rakam hedeflesek de şu an böyle bir talep görünmüyor. ■ İhracat kredilerinde bankalar olarak rakibimiz Eximbank ve Merkez Bankası ve en son faizi 23’e indirdiler. ■ Yüzde 23 ile böyle bir ihracat kredisi verilirken bizim yüzde 35 - 40 faiz oranlarıyla dahi kredi verme şansımız bulunmuyor. Yeni bir seçim dönemi var. Bankacılık sektörüne etkisi olur mu? ■ Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın da ifade ettiği gibi, 2024 ve sonrası için çok net görünen bir tablo var. ■ Önümüzdeki seçimden sonra yaklaşık 4 yıl süreçte ülkemizde politik olarak hiçbir gündemin olmadığı bir takvim var. ■ Dolayısıyla seçim sonrasıyla alakalı, mevcut ekonomi politikalarının daha da doğru yönde ve belki de parasal sıkılaştırmada bankaları dahi zorlayacak adımlar atılarak devam edeceğini düşünüyoruz. ■ Bankalar açısından 2024 yılında kârlılıklar bu yılın bir miktar üstünde olabilir ancak yine de enflasyonun bir miktar altında kalır. KKM’den TL’ye dönüşüm oranları nasıl bir seviyede? ■ Banka olarak kur korumalı mevduatta toplamda 15.5 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaştık. Özel sektör bankalarının hepsinden fazla, Türkiye bankacılığında da ikinci en büyük rakamı yaptık. ■ KKM’de şu anki programda TL’ye dönüşümle alakalı çok net hedeflemeler var. KKM’nin yaklaşık yüzde 30’u TL kaynaklı, yüzde 70’i yabancı para kaynaklı. Burada kaynağı Türk lirası olan KKM’nin normal Türk Lirası mevduata dönüşümü şu an itibariyle yüzde 50’leri bulmuş durumda. Zaten müşteri Türk lirasındaydı, dövizle pek bir işi yoktu. Bu programa dâhil oldu. Vadesi geldiğinde onlara verdiğimiz faizlerle onlar dönüyor. ■ Diğer, kaynağı yabancı para olan dövizden dönüşen KKM’nin de vadesi geldikçe yaklaşık yüzde 6’sı TL standart mevduata dönmeye başladı. Başladığımızda bu dönüşüm oranı yüzde 1 idi. Uygulanan politikalar bu istikamette gittiği müddetçe bu oran ufak ufak yukarıya doğru artacak ve bize göre yolda kurla alakalı çok sakin bir seyir, o orta vadeli planda düşünülen kur rakamlarına çok ani hareketler olmazsa bu çözülme bu şekilde devam edecek. ■ Bir yıl içinde eğer her ay yaklaşık yüzde 6’lık bir dönüşüm gerçekleştirebilirsek, bir yıl sonunda kabaca %45-50 gibi bir rakamı eritmiş olacağımızı düşünüyoruz. Bunun döviz hesaplarındaki dönüşüm olduğunu özellikle belirtmek isterim. ■ Kur korumalı mevduatın TL mevduata dönüşümünde pozitif bir yöne doğru döndük. En azından regülatörlerin de bu konuda mutlu olduğunu söyleyebilirim. ■ Bir yıl süreyle takvim bu şekilde devam eder ve toplamda mevduatın yüzde 50’si dönüşürse, muhasebesel açıdan olmasa da, biz işin önemli bölümünü bitirmişiz diyebilirim. Geriye kalan kısmı da daha kolay gelir düşüncesindeyiz. 4 Haziran’da hükümet kurulduğundan bu tarafa iş dünyası finansmana erişimin kolaylaşmadığını söylüyor. Siz ise krediye talep yok diyorsunuz. Bu durumu izah ediyorsunuz? ■ Bir kere, herkes ucuz krediye ulaşıma alıştı, bunu vurgulamak isterim. ■ Banka kredi konusunda her zaman aracı konumda. ■ Bir müşteriden parasını alıyoruz, sanayiciye veriyoruz. ■ Biz burada marja bakıyoruz. Maliyet %40 iken, onun üzerine %8 %10 zorunlu karşılık maliyeti de eklenmişken, %50 ile krediyi mâl eden bankalardan %20 ile kredi bekleyenler evet; ulaşamayacaktır. ■ Bir dönem belli grup bankalar çok ucuz krediyi çok uygun şekilde verdi. Biz de verdik ancak daha kısa vadede verdik. ■ Şimdi buna alışan kesim bunu istiyor fakat artık mümkün değil. ■ Dolayısıyla ucuz krediye ulaşmamak ile krediye ulaşmamak arasında ince bir çizgi olduğunu, ulaşamayanların “ucuza” ulaşamadıklarını düşünüyorum. Sendikasyon maliyetleri nasıl değişti? Seçim sonrası dönemde bir farklılaşma oldu mu? ■ Yurt dışının Türkiye’ye bakışı pozitife döndü, ancak daha ileri boyuta geçip yatırıma, nakde yansıması için yerel seçim sonrası mevcut politikaların devam ettiğinin teyidi gerekiyor. ■ Sonrasında yurt dışı borçlanmalar daha makul seviyelere gelecektir. ■ Mevcuttaki pozitif dönüş görünümü CDS’lerle kendini gösterdi. 900 puanların üzerine çıkan CDS bir ara 325’lere kadar geldi, şu an 400’ler seviyesinde bulunuyor. ■ Libor+100’ler mertebesinde sendikasyon alan bankalar şu an Libor+400-425’ten ödemeye başladı. Bu Türkiye’nin ödediği bir risk pirimi. ■ Bu seçimden sonra, bu politikaların sağlıklı devamıyla beraber belli bir yerlere geleceğimizi düşünüyoruz. ■ Diğer taraftan döviz cinsinden kredi talebi de yok. Zira bankalara yüzde 9 - 10’larda maliyeti olan bir sendikasyonu firmalara uygun fiyattan vermemiz mümkün değil. Yeni ekonomi yönetimiyle ilişkileriniz nasıl? ■ Ekonomi yönetimiyle ilişkilerimiz hakikaten her dönemde çok açık ve net oldu. Bu her alınan kararı yüzde 100 doğru bulduğumuz anlamına gelmez ama eskiden de şimdi de biz son derece şeffaf bir iletişime sahibiz. ■ Bizi çok iyi anlayan ve bu konuda bizimle aynı resmi gören bir yönetim anlayışı var şu an. ■ Ama; biz hiçbir dönem, hiçbir regülatörle iletişim konusunda sorun yaşamadık dün de bugün de. Bugün uygulanan politikalarla alakalı söyleyebileceğim şey; Merkez Bankası’nın, BDDK’nın, Maliye Bakanlığı’nın aldığı kararların, bizi sevk ettikleri yönün son derece doğru, alınan kararların da çok yerinde olduğunu düşünüyoruz. Bildiğim kadarıyla bankacı arkadaşlarım da, diğer bankalar da benzer görüşlere sahip sadece bu kısmını söyleyebiliriz.