OECD'den Türkiye değerlendirmesi: Yatırımcı ilgisi artıyor, riskler hala masada
Küresel ekonomi ve Türkiye'nin durumu üzerine kapsamlı analizler sunan OECD, Türkiye’nin mevcut ekonomik görünümünü ve ekonomi yönetiminin hamlelerini değerlendirdi. Türkiye’nin daha geleneksel makroekonomik politikalara dönüş yapmasının, yatırımcıların moralini artırdığına işaret eden OECD yetkilileri, CNBC-e.com’a gönderdikleri e-posta değerlendirmesinde, “Türkiye'nin CDS primleri düşüş gösterdi ve Haziran ayında, takas işlemleri hariç net uluslararası rezervler 2020 başından bu yana ilk kez pozitif oldu. Son aylardaki olumlu gelişmelere rağmen, ekonomik zorluklar devam ediyor. Uluslararası ortamdan tam anlamıyla faydalanmak ve daha fazla not artışı sağlamak için makroekonomik istikrar politikalarının devam etmesi gerekiyor” ifadelerine yer verdi. Özellikle ekonomi politikasındaki istikrar ve öngörülebilir bir çerçevenin yatırımcı güvenini artırabileceği ve uluslararası sermaye akışlarını hızlandırabileceği vurgulanırken, bu güven ortamının, kısa vadeli finansal akışların doğrudan yabancı yatırımlara dönüşmesini de sağlayabileceği ifade edildi. Yakın zamanda açıklanan Orta Vadeli Program’da, Türkiye’nin 2024 yılı için enflasyon beklentisi yüzde 41,5 olarak belirlendi. Bu oran, önceki OVP raporunda 2024 yılı için öngörülen yüzde 33 seviyesinin oldukça üzerinde yer alıyor. Dolayısıyla, enflasyon beklentisinde ciddi bir artış -850 baz puan- söz konusu. Bu artış, gelecek yıllar için de yukarı yönlü revizyonlarla kendini gösteriyor; 2025 yılı için beklenti yüzde 15,2’den yüzde 17,5’e, 2026 yılı için ise yüzde 8,5’ten yüzde 9,7’ye yükseltildi. Piyasa aktörleri, OVP’deki bu yukarı yönlü revizyonu gerçekçi bir yaklaşım olarak değerlendiriyor. Buna karşılık TCMB’nin enflasyon beklentisi yüzde 38 seviyesinde. Üst bandı yüzde 42 olan bu hedef henüz revize edilmedi, ancak OVP’nin enflasyon beklentisi TCMB’nin hedefinin üst bandı olan yüzde 42’ye yaklaşıyor. OECD’ye göre TCMB’nin bu hedefe ulaşması ise ihtimal dahilinde. “Para politikası koşullarının sıkı kalması ve enflasyon hedefe sağlam bir şekilde yönelene kadar mali sıkılaşmanın sürdürülmesi gerekiyor”. OECD’nin bu yorumu, aslında doğrudan erken bir faiz indirimi ihtimaline karşı olarak gerçekleşti. Nitekim OECD Türkiye ekonomisinin gidişatına yönelik riskleri ‘erken politika gevşemesi’ ve ‘Merkez’in güvenilirliğinin sarsılması’ olarak belirtti. Enflasyondaki olası bir artışa karşı dikkatli olunması ve bunun hala bir risk faktörü olarak ortada olduğu da ifade edilen bir başka risk faktörü. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, TCMB Başkanı Karahan ve diğer ekonomi yöneticileri, Türkiye'nin ortodoks politikalara dönüş yaptığını yerli ve yabancı yatırımcılara anlatmak için yoğun bir çaba sarf ediyorlar. Bu çerçevede TCMB Başkanı Karahan’ın yaptığı sunumlarda verdiği sinyaller ve Bakan Şimşek’in yabancı yatırımcılarla sık sık bir araya gelerek ekonomik programı anlattığı görülüyor. OECD’ye göre, ekonomi yönetiminin bu hamleleri, finansal ve parasal politikalardaki “güvenilir iyileştirmeler” olarak algılanıyor ve yatırımcı güvenini artırıyor. Ancak, yatırımcılar yalnızca politika değişikliklerini değil, aynı zamanda yapısal reformları da görmek istiyor. OECD, yapısal reformların mevcut makroekonomik çerçeveyi istikrara kavuşturabileceğini ve uzun vadeli büyüme potansiyelini artırabileceğini belirtti. Özellikle işgücü piyasası reformlarının, yüksek kaliteli resmi işlerin ve kadın işgücünün artışına katkıda bulunabileceği ifade edildi. Sürekli iş sözleşmelerinin daha esnek hale getirilmesi, sosyal koruma sisteminin kıdem tazminatından daha geniş kapsamlı işsizlik sigortasına kaydırılması ve yasal asgari ücretlerin firmalar için karşılanabilir olmasının sağlanması, daha fazla resmi iş yaratarak refahı ve mali gelirleri artırabilir.