Sigorta sektörü küresel ısınmaya karşı yeni strateji arayışında
Şirketten yapılan açıklamaya göre, iklim değişikliğinin tetiklediği çok yönlü çevresel riskler, yalnızca doğal ekosistemleri değil, aynı zamanda küresel ekonomiyi de etkiliyor. Sigorta sektörü de özellikle küresel ısınma, ikincil tehlikeler ve sel, dolu, kasırga gibi artan ekstrem hava olayları sonucunda karşı karşıya kaldığı risklerle mücadele etmek için yeni stratejiler geliştiriyor. Açıklamada görüşlerine yer verilen Çiftçi, küresel ısınmanın, doğal afetlerin sıklığını ve şiddetini artırarak, sigorta sektörünü önemli ölçüde etkilediğini belirtti. Çiftçi, Birleşmiş Milletler Çevre Programı Finans Girişimi (UNEP FI) tarafından yayımlanan rapora göre, 2020-2030 arasında iklim değişikliğinin neden olduğu hasarların, sigorta şirketlerinin karşılayabileceği seviyelerin ötesine geçmesi beklendiğinin altını çizerek, "Özellikle kıyı şehirlerinde ve iklimsel değişikliklerin en yoğun hissedildiği bölgelerde, sigorta sektörüne düşen mali yük giderek artıyor. Küresel ısınma yalnızca doğrudan hasarlara neden olmakla kalmıyor, aynı zamanda tarım, enerji ve su yönetimi gibi birçok sektörde ekonomik dengeleri de bozuyor." ifadelerini kullandı. Küresel ısınmanın etkisiyle mülk sigortalarındaki risk modellerinin de yeniden gözden geçirildiğini vurgulayan Çiftçi, yüksek riskli bölgelerde sigorta primi artışlarının kaçınılmaz hale geldiğine dikkati çekti. Çiftçi, şunları kaydetti: "Ancak sigorta şirketleri bu durumu fırsata çevirebilir. Sürdürülebilir enerji ve altyapı projelerine yatırım yaparak, uzun vadede hem çevreye hem de kendi bilançolarına katkı sağlayabilirler. Küresel ortalama sıcaklıklar arttıkça, yangın riski olan bölgelerde sigorta talepleri artıyor. Orman yangınları, sigorta sektörüne milyarlarca dolarlık hasar bırakıyor. Aynı zamanda kıyı şehirlerinde su baskını riski de artıyor. Özellikle ABD'nin Florida eyaleti ve Asya-Pasifik bölgesindeki adalar gibi bölgelerde, deniz seviyelerinin yükselmesi nedeniyle konut ve işyerleri sigortası koşulları daha karmaşık hale geliyor. Bir başka önemli konu da kuraklık ve su kıtlığı. Su yönetimi üzerindeki baskı artıyor. Tarım sigortaları, kuraklık riski nedeniyle sık sık poliçe yenileme veya ek prim talepleriyle karşılaşıyor. Özellikle Afrika kıtasında tarımsal üretimi sigortalayan şirketler, hasar talep oranlarındaki artışı yönetmekte zorlanıyor." Büyük doğal afetler dışında kalan ve sık sık yaşanmasına rağmen büyük ekonomik kayıplara neden olan hava olaylarını ifade eden ikincil olaylara değinen Çiftçi, dolu, yerel seller ve rüzgar fırtınaları gibi ikincil olayların, büyük afetler kadar geniş çaplı olmasa da daha sık meydana geldiğini ve küçük hasar taleplerinin sigorta sektörüne sürekli bir yük bindirmesi anlamına geldiğini aktardı. Çiftçi, ikincil tehlikelerin doğasını tahmin etmenin büyük doğal afetlere kıyasla daha zor olduğuna dikkati çekerek, "Özellikle dolu gibi küçük çaplı olaylar, bölgesel farklılıklara bağlı olarak büyük kayıplara yol açabilir. Bu da risk modellemelerini daha karmaşık hale getirir. Bu tür iklimsel olayların etkilerini öngörmek ve bu olaylara karşı doğru sigorta ürünleri geliştirmek, sektördeki yenilikçilikle doğrudan bağlantılıdır. Özellikle yapay zeka ve makine öğrenimi teknolojileri, iklimsel risklerin öngörülmesinde büyük bir potansiyele sahip. İklim verilerinin gerçek zamanlı analizi, gelecekte sigorta primlerinin daha doğru hesaplanmasına olanak tanıyabilir." açıklamalarında bulundu. Sigorta sektöründe en çok hasar talebine neden olan risklerden ekstrem hava olaylarının, yıllık bazda milyarlarca dolarlık ekonomik kayba yol açtığını belirten Çiftçi, "Norton Rose Fulbright'ın 2022 raporuna göre, olayların frekansı küresel ısınmayla birlikte artmakta ve sigorta sektörü üzerindeki baskı büyümektedir. Seller, küresel ısınmanın en belirgin etkilerinden biridir. Artan deniz seviyeleri ve yoğun yağışlar, özellikle kıyı bölgelerinde su baskınlarına neden olmaktadır. Sigorta sektörü, bu tür olaylara karşı ürün çeşitlendirme ve yeni modellemelerle karşılık vermeye çalışmaktadır." değerlendirmelerinde bulundu. Çiftçi, iklim değişikliğinin sigorta sektöründeki risk modellemelerini yeniden gözden geçirmesini zorunlu kıldığını belirterek, geleneksel modellerin, yeni çevresel riskleri yeterince kapsayamadığını vurguladı. Sigorta şirketlerinin granüler risk verileri ve yapay zeka tabanlı teknolojiler kullanarak daha dinamik ve hassas risk analizleri yaptığını ifade eden Çiftçi, şu değerlendirmelerde bulundu: "Özellikle iklim simülasyonları ve yapay zeka destekli tahmin modelleri, daha doğru risk hesaplamalarına olanak tanımaktadır. Bu da sigorta primlerinin daha gerçekçi belirlenmesine yardımcı olurken, sigortalıların da kendilerini daha güvende hissetmelerini sağlar. İklim değişikliğine karşı adaptasyon stratejileri geliştirilmeli, artan iklim olaylarına karşı özel olarak tasarlanmış poliçeler sunulmalıdır. Bu poliçeler, özellikle tarım sektörü, enerji altyapısı ve turizm sektörü gibi iklim değişikliğinden doğrudan etkilenen alanlarda büyük talep görmektedir. Aynı zamanda parametrik sigortalar da belirli hava olayları gerçekleştiğinde doğrudan ödeme yapılmasına olanak tanıyarak, süreçleri hızlandırmakta ve risk yönetimini daha pratik hale getirmektedir." Çiftçi, sigorta sektörünün iklim değişikliğiyle mücadelede hükümetlerle, uluslararası kuruluşlarla ve sivil toplum örgütleriyle işbirliği yapması gerektiğine dikkati çekerek, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Sigorta ve Emeklilik Otoritesi (EIOPA) gibi kurumların, sigorta sektörünün çevresel risklerle başa çıkabilmesi için düzenleyici çerçeveler geliştirdiğini ve sektörel rehberlik sağladığını kaydetti. Bu işbirliğinin, iklim değişikliğine uyum sağlama süreçlerini hızlandırdığını ve sektörün direncini artırdığını bildiren Çiftçi, "Küresel ısınma, ikincil tehlikeler ve ekstrem hava olayları, sektörde hem mali baskılar yaratmakta hem de yeni fırsatlar doğurmaktadır. Sigorta şirketleri, bu zorlukları aşmak için sürdürülebilir yatırımlar yapmalı, risk modellemelerini yenilemeli ve iklim değişikliğine uyum sağlayacak stratejiler geliştirmelidir." ifadelerini kullandı.