10 Maddede Dolar Neden Yükselir?
Yüksek Enflasyon: Kurlardaki yükseliş trendi ve artan enerji fiyatlarının etkisi Mart 2017 ‘den itibaren çift haneli rakamlara ulaşan TÜFE enflasyonunda görülmeye başladı. Merkez Bankası’nın Geç Likidite Penceresi (GLP) faizini artırması enflasyonu dizginlemekte başarılı olamadı. Ekonomi yönetimine olan güvenin sarsılması sıcak para ve yabancı yatırımcının ülkeden çıkmasına neden olurken, enflasyon Haziran 2018’den itibaren hızlı tırmanışa geçti. Kasım 2018 TÜFE enflasyonu %21,62 olarak açıklandı. Kredi Notunun Düşmesi: Kredi derecelendirme kuruluşları Moody’s, Standard&Poor’s ve Fitch Türkiye’nin kredi notunu 2018 yılı içinde Mart, Mayıs ve Ağustos’ta yayımladıkları raporlarda sırasıyla Ba1’den Ba3’e , BB’den B+’a ve BBB-‘den BB’ye olmak üzere 3 kez düşürdü ve görünümünü “durağan”dan “negatif”e çevirdi. Kredi derecelendime kuruluşları, Türkiye’nin kredi notunun düşürülmesinde en önemli etkenin Türkiye Merkez Bankası’nın bağımsızlığına dair endişeler, finansal verilerdeki bozulmanın önüne geçecek güvenilir bir yol haritasının bulunmaması olduğunu belirtti.Faiz Politikası: Merkez Bankası, kurlardaki hızlı yükselişe ve enflasyon artışındaki hızlanmaya rağmen politika faizini artırmamakta ısrar ederek sadece Geç Likidite Penceresi (GLP) faizini artırması kur ve enflasyon artışının dizginlenmesinde yetersiz kalırken bağımsızlığına ilişkin endişeleri güçlendiridi.Seçim Ekonomisi: Haziran 2018’e alınan erken seçimler ve başkanlık sistemine geçiş ekonomide belirsizliğin artmasına neden oldu. Seçim ekonomisi nedeniyle artan kamu harcamaları mali disiplinin bozulması ve enflasyonun körüklenmesine yol açtı. Cari Açık: Kurdaki hızlı artış ithalata aşırı bağımlı olan Türkiye’de cari açığın hızla yükselmesine neden oldu. 51 milyar dolar seviyesinde seyreden yıllık açık, GSYİH’nın %70’ine ulaşan dış borç stoku, %15,6’ya ulaşan enflasyon, erken seçim ve başkanlık sistemine geçişle dış piyasalarda ekonomi yönetimine olan güvenin azalması, Türkiye’nin cari açığını finanse etmek için dış borç almasını güçleştirirken kurlar üzerinde yukarı yönde baskı oluşturdu. Geçmiş yıllarda Türkiye’ye carry trade yoluyla giren büyük miktarlardaki döviz cari açığın finansmanında etkili olmuştu. Ancak, kur artışları ve faiz politikası Türk Lirası’nı carry trade için cazip olmaktan çıkardı. Yatırımcı Güveninde Azalma: Türkiye’nin kredi notunun düşürülmesi ve Merkez Bankası’nın faiz politikasının piyasaların beklentilerini karşılamaktan uzak olması yatırımcı güveninde azalmaya yol açtı. Yabancı yatırımcı riskli ülkeler kategorisine giren Türkiye’den hızla çıkmaya başladı. ABD - Türkiye İlişkilerinde Gerilim: Türkiye - ABD ilişkilerinde Pastör Bronson’un serbest bırakılmasına ilişkin yaşanan gerginliğin tırmanması ve ABD Başkanı Donald Trump’ın Türkiye’ye uygulanan çelik ve alüminyum gümrük vergisinin 2 katına çıkarılacağını ve Broson’un serbest bırakılmaması halinde Türkiye’ye kapsamlı bir ekonomik amborgo uygulanacağını açıklamasına cevaben Türkiye ABD’den ithal edilen otomobil, alkol ve tütün ürünlerine uygulanan gümrük vergisinin iki katına çıkaracağını duyurdu. ABD ile Türkiye arasında tırmanan gerilimin etkisi kurlara yansıdı.Fed’in Faiz Artırması: Fed 2015 yılının sonundan itibaren faiz oranlarını kademeli olarak artırmaya başladı ve 2015 -2018 arasında faizleri 0,5’ten 2,5’e yükseltti. ABD Merkez Bankası’nın faizleri istikrarlı ve kademeli olarak artırması gelişmekte olan ülkelerden döviz çıkışını tetiklerken para birimleri de dolar karşısında zayıflamaya başladı. TL’nin dolar karşısındaki değer kaybı da bu tarihten itibaren hız kazandı.Türk Lirası bu süreçte toplam %92 değer kaybetti. Fed’in Bilanço Küçültmesi: Fed 2008’de başlayan finansal krizin ardından 2009 -2015 yılları arasında QE (Parasal Genişleme) progamıyla finansal kurumların elinde kalan ödenmeyen ipotek kredileri vb tabanlı varlıkları ve menkul kıymetleri satın alarak bilançosunu genişletirken piyasaya likidite sağladı. Likidite bolluğunun etkisiyle hisse senedi piyasaları yükseldi. 2012 yılında en üst seviyeye ulaşan QE programı 2015’te tamamlandı ve Ekim 2017’den itibaren Fed bilançosunu küçültmeye başladı. Fed’in bilançosu, Ekim – Aralık 2017 arasında ayda 10 milyar dolar, Ocak - Mart 2018 arasında ayda 20 milyar dolar, Nisan – Haziran 2018 arasında ayda 30 milyar dolar, Temmuz – Eylül 2018 arasında ayda 40 milyar dolar ve Ekim – Aralık 2018 arasında ise ayda 50 milyar dolar, toplamda 450 milyar dolar küçüldü. Fed’in yanısıra , AB Merkez Bankası,İngiltere Merkez Bankası ve Japonya Merkez Bankası’nın bu dönemde QE programları çervesinde piyasadan aldıkları menkul kıymetlerle toplam bilanço büyüklüğü yaklaşık 15 trilyon ABD dolarına yükselirken global piyasalara ucuz ve bol para pompalanarak likidite bolluğu yaratıldı. Fed’in bilançosu 900 milyar dolardan 4.4 trilyon dolara, Japonya Merkez Bankası’nın 4,7, AB Merkez Bankası 5,1 trilyon dolar, İngiltere Merkez Bankası’nın ise 0,7 trilyon dolara ulaştı. Gelişmekte olan piyasalara akan ucuz ve bol döviz tüketim ve iş harcamalarını artırdı. Fed’in bilanço küçültmesi rezerv para birimi olması nedeniyle global piyasalarda doların güçlenmesini sağladı. Riskten kaçış eğiliminin güçlenmesiyle özellikle gelişmekte olan ülkelerden döviz çıkışları hızlandı.Dolar Endeksindeki Yükseliş: ABD ekonomisindeki iyileşme ve Fed’in faiz politikası sonucunda, euro, İngiliz sterlini, Japon Yeni gibi temel para birimlerinin farklı ağırlıklara sahip olduğu dolar endeksi 80’lerden 95-100 bandına yükseldi. Hızlı döviz çıkışları gelişmekte olan ülke para birimlerinin dolar karşısında yüksek oranlarda gerilemesine neden oldu.Türk Lirası ABD doları karşısında son 3 yılda yaklaşık %93 değer kaybetti. Dış kredilere ve ithalata bağımlı olan Türkiye’nin makroekonomik verileri yüksek kur artışı nedeniyle bozulurken ülke ekonomisi şoklara karşı çok kırılgan hale geldi. Bu durum Türk Lirası’nın Fed’in faiz politkası ve bilanço küçültmesinin etkisiyle düşüş tredine giren gelişmekte olan ülke paraları arasında en çok değer kaybeden para birimi olmasına zemin hazırladı.ABD – Türkiye İlişkilerinde İyileşme: ABD ile Türkiye ilişkilerinde yaşanan siyasi gerginliğin Ağustos ayında zirveye çıkmasıyla Türk Lirası hızla değer kaybetti. Türk ekonomisinin şoklara karşı kırılgan olması nedeniyle iki ülke arasındaki ilişkilerin iyileşmesi dolar kurunun isitkrarlı seyretmesine katkıda bulunacaktır. Faiz Politikası: Reel faiz oranları, yani enflasyona oranı çıkarıldıktan sonra ortaya çıkan faiz oranı, arasındaki fark para birimlerinin birbirlerine göre değer kazanmalarına veya kaybetmelerinde önemli etkenlerden biridir. Reel faiz oranının yüksek olduğu para birimi, reel faiz oranının görece düşük olduğu para birimi karşısında değer kaybeder. Buna göre Türk Lirası’nın reel faiz oranının ekonomiyi stagflasyona itmeyecek seviyede seyretmesi Türk Lirası’nın değerini korumasını sağlayacaktır. Türk Lirasının reel faiz oranının daha yüksek olması yabancı yatırımcıların paralarına daha fazla getiri sağlamak için Türkiye’de yatırım yapmaya özendirir sonuç olarak Türk Lirasına talep artar. Yüksek reel faiz iç piyasada tasarrufu teşvik eder ve enflasyonun aşağı çekilmesinde etkili olur. Ancak uzun süreli yüksek faiz politikası ekonomik durgunluk ve küçülmeye neden olur. Enflasyonun Kontrol Altına Alınması: Enflasyonun kontrol altına alınması ekonomiye güvenin yeniden tesis ederek yatırım ortamının iyileşmesine, ekonominin istikrara kavuşmasına dış yatırımların artmasına ve ekonomik büyümenin hızlamasına katkıda bulunacaktır.Üretimin Artılması: Ülkelerin para birimlerinin değerini etkileyen temel faktörlerin başında ülkenin üretimi gelir. Tarım ve sanayide katma değeri yüksek ürün üretiminin ve verimliliğin artırılması ve ithalata bağımlılığının azaltılmasına yönelik ekonomi politikalarının benimsenmesi, ihracatın ve GYSİH’nin artışına doğrudan katkıda bulunur. Sıkı Mali Disiplin: Kamu harcamalarında tasarrufa yönelik sıkı mali disiplin ve anti enflasyonist ekonomi politikaları ve para arzının sıkı kontrolü ekonominin istikrarlı olarak büyümesinde ve geleceğe dair belirsizliklerin en aza indirilmesinde etkili olacaktır. Ekonomik ortamdaki belirsizlik ve güven eksikliği nedeniyle yatırımların durması ve ekonominin büyümesinin ve ülkenin kalkınmasının önündeki en büyük engeldir.Ekonomik ve Siyasi İstikrar: Ülke ekonomisinin geleceğine, siyasi istikrarın devamına ve ülkenin hukuk sistemine güvenin artması yabancı yatırımların ülkeye çekilmesini kolaylaştırır ve cari açığın kapatılmasına yardımcı olarak dövize olan talebin azalmasını sağlar.Dış Ticaret Dengesi: Türkiye’nin net ithalatçı durumundan net ihracatçı durumuna gelmesi, yani ihracattan kazandığı dövizlerin ithalata ödediği dövizden daha fazla olması Türk Lirasına olan talebin artmasına ve değerinin yükselmesine katkıda bulunacaktır.
Dünya’nın rezerv para birimi olan ABD doları, 2008 krizinin durgunluğa ittiği ABD ekonomisinin durgunluktan çıkışı ve 2015 ‘in sonundan itibaren ABD Merkez Bankası Fed’in, QE (parasal genişleme) programını bitirerek kademeli faiz artışına ve bilanço küçültmeye geçmesiyle, temel para birimleri karşısında yükseliş trendine girdi. Bu süreçte, yabancı yatırımcılar, yıllardır ucuz ve bol dolar girişine alışan gelişen piyasa ekonomilerinden çıkmaya başladı. Bu tablo Türkiye ve Arjantin gibi ekonomik büyümesi tüketime ve ithalata dayalı olan ülkelerin para birimlerinin dolar karşısında hızla erozyona uğramasına zemin hazırladı. Kurlardaki yukarı yönde baskı enflasyonu hızlandırırken Merkez Bankası’nın ekonomik büyümenin hız kesmemesi için enflasyonla mücadelede faiz silahını kullanmaması makroekonomik verileri bozulan 93,5 milyar dolar dış borç ödemesi yapması gereken Türkiye ekonomisini kırılgan ve ekonomik krizlere açık hale getirdi. 2018 yılının ilk 8 ayında %90’a varan değer kaybıyla Türk Lirası, Ajantin Pesosu, Rus Rublesi gibi dolara karşısında en çok erozyona uğrayan gelişmekte olan ülke paraları arasında ilk sırayı aldı. Kamuoyunda Türk Lirası’nın dolar karşısında değer kaybetmesi daha çok dikkati çekse bu süreçte TL temel para birimleri olarak adlandırılan Euro, İngiliz Sterlini, İsviçre Frangı karşısında da büyük oranda değer kaybetti. Doların Türk Lirası karşısında hızla değer kazanmasına çok çeşitli iç ve dış faktörler zemin hazırladı. ABD ekonomisindeki iyileşmenin ve Fed’in kademeli faiz artırımı ve bilanço küçültme politikalarının doları güçlendirmesinin yanısıra, Brexit, Trump yönetiminin başlattığı ticaret savaşları, İran ve Rusya’ya uygulanan ambargo gibi politikalar piyasalarda riskten kaçısı ve gelişmekte olan ülkelerden para çıkışını hızlandırdı. Makroekonomik verileri bozulan Türkiye’de Haziran 2018’de yapılan erken seçim için uygulanan seçim ekonomisinin neden olduğu kamu harcamalarındaki artış ve ekonomi politikalarındaki belirsizlikler Türk Lirası’nın Ağustos ayındaki çöküşünün arkasındaki nedenler olarak özetlenebilir. Dalgalı kur rejimlerinde pariteler piyasalarda oluşan arz ve talep dengesine göre oluşur. Bir para biriminin diğer para birimlerine karşı güçlenmesinde pek çok faktör etkilidir. Doların diğer temel para birimlerinden farklı olarak global rezerv para birimi olması doların güçlü seyretmesinin en önemli nedenlerinden biridir. Dış ticaret ödemelerinin yarısından fazlası dolarla yapıldığı için tüm merkez bankalarının ellerinde bulunan yabancı para rezevlerinin %60’ını dolar oluşturur. ABD ekonomisinin iyileşmesi, Fed’in politikaları ve global ticaret savaşları gelişmekte olan ülke ekonomilerinden para çıkışının süreceğine ve gelişmekte olan ülke para birimlerindeki zayıflamanın süreceğine işaret ediyor. Ancak Türk Lirası’nın değerinin dolar ve diğer temel para birimleri karısında çeşitli ekonomi ve maliye politikalarıyla istikrarını korunması sağlanabilir. Türk Lirası’nın dolar veya diğer temel para birimleri karşısında güçlenmesi veya zayıflaması ülke ekonomisin genel durumuyla yakından ilişkilidir. Enflasyon, reel faiz, GSYİH, sanayi üretimi, işsizlik ve ödemeler dengesi gibi makroekonomik verilerin iyileşmesi ve Türkiye’nin ekonomi yönetiminin ve iş ortamının yabancı yatırımcıya güven vermesi Türk Lirası’nın değer kazanmasını sağlar. Ancak ekonominin istenilen düzeyde seyretmesi için Türk Lirasının değerinin dolar ve diğer para birimleri karşısında optimal düzeyinin koruması ve aşırı dalgalanmalara maruz bırakılmaması önemlidir. Türk Lirası’nın aşırı değerlenmesi katma değeri düşük ürünlerin dış piyasalarda rekabet gücünü zayıflatırken, Türk Lirasının değerinin olması gereken düzeyin altına düşmesi iç piyasada enflasyonu körükleyerek makroekonomik dengelerin bozulmasına ve ekonomik tahribata yol açar. Türk Lirasının değerini koruması ve güçlenmesi kısa ve uzun vadeli ekonomik politikalarla sağlanabilir; Sadece ABD Merkez Bankası’nın basabildiği ve dünyanın rezerv para birimi olan doların değerinin düşmesini sağlayan en büyük etken dolar arzındaki artış ve Fed’in faiz oranlarını düşürerek dolar cinsinden borçlanma maliyetini düşürmesidir. Yatırımcılar ucuz dolarla daha büyük karlar elde etmek üzere başka ülkelerdeki piyasalarda yatırım yaparlar. Doların düşmesini sağlayabilecek diğer etken ise ülkelerin ekonomik durumu ve kendi iç dinamikleridir. Türk Lirasının dolar karşısında değer kazanması ve dolar / TL paritesinin düşmesi için faiz, enflasyon ve satın alma gücü paritesinin Türk Lirası lehine değişmesi ve dış ticaret dengesinin fazla vermesi gerekir. Örneğin Türkiye daha çok üretir ve daha çok satarsa dış borcu ve dolayısıyla dolara olan talebi azalır çünkü dış borç ödemeleri çoğunlukla rezerv para birimi olan dolar cinsinden yapılır. Özellikle katma değeri yüksek teknoloji ürünlerinin üretiminin artırılması Türkiye’nin dış borç sarmalından kurtulmasını sağlayacaktır. 12 Ağustos 2018’de ABD doları Türk Lirası karşısında tarihi rekor seviye olan 7,23 TL’ye yükseldi. Doların 7,23 TL’yi gördüğü tarihte euro 7,85 TL, sterlin 9,25 TL ‘ye yükseldi. Alınan bir dizi önlem ve Ankara’dan yapılan açıklamalar ve Merkez Bankası’nın müdahalesi sonucunda parite kısa süre içinde 6,88 TL’ye kadar geriledi; • BDDK döviz swap işlemlerine sınır getirdi. • Merkez Bankası piyasalara gerekeli likiditenin sağlanacağını açıkladı. • Katar Türkiye’de bankalara ve finansal piyasalara 15 milyar dolar yatırım yapacağını açıkladı. • Merkez Bankası piyasalara 6 milyar dolar ve 10 milyar TL kaynak sağladı. • Cumahurbaşkanı Erdoğan, mevduat hesaplarına el konulacağı ve döviz hesaplarının TL’ye çevrileceği söylentilerini yalanladı. • Merkez Bankası bir sonraki toplantısında politika faizini %17.75 ten %24’e 6,25 puan yükseltti.