Altın, dolar ve euro arasında nasıl bir ilişki var? Bu ilişki nasıl yorumlanmalı?
Altın bir yatırım aracı olarak enflasyona, para biriminin değer kaybetmesine, piyasa çalkantılarına ve küresel krizlere karşı koruma sağlayacağı inancıyla yüzyıllar boyunca yoğun ilgi görmüştür. Bu ilginin bir sonucu olarak ise küresel stres dönemlerinde uzun yıllar boyunca değerini korumayı başarmıştır.
Bildiğimiz en eski değişim araçlarından biri olarak da görülen altın, çok uzun yıllar boyunca bir para birimi rolünü de üstlenmiştir.
Ancak altının avantajlarının yanında sabit getiri sunmaması gibi bazı dezavantajları, bu değerli metalin dönem dönem dolar ya da euroya tercih edilmesine sebep olmuştur.
Özellikle altın standardının çöküşünden sonra ABD doları, altın ve uluslararası ticaret için fiili referans fiyatlandırma mekanizması haline gelmiştir.
Ancak rezerv para birimi niteliği kazanan dolara rağmen altın ve para birimleri arasındaki ilişki önemini hiçbir zaman kaybetmemiştir.
Bu sebeple yazımızın devamında altının dolar ve euro ile olan ilişkisini inceleyerek, bu varlıklar arasındaki korelasyon ile yatırımcıların hangi durumda nasıl bir strateji izlemesi gerektiğini ortaya koyacağız.
Altının diğer para birimleriyle ilişkisine geçmeden önce altının tarihsel değeri ve sembolik olarak günlük hayatımızda neyi temsil ettiğinin iyi bilinmesi gerekmektedir. Buna göre altın sadece fiyatı olan bir değerli metal değil, hayatımızın her alanında metafor olarak yer edinen bir varlıktır.
Tarih boyunca uygarlıklar ve imparatorluklar da altına sahip olmaya çalışmıştır. Uzun yıllar sonrasında bugün bile altına sahip olmak servet sahibi kişilerin en büyük motivasyon kaynağı olmaya devam etmektedir. Ancak altın sadece bir zenginlik sembolü olarak görülmemelidir.
Buna göre altın bir madalya almak ya da altın bir kredi kartına sahip olmak bir prestij meselesi olarak da kabul edilmektedir.
Bu ise altının sadece bir yatırım aracı değil gündelik yaşamda ulaşılabilecek nihai bir amaç olarak görülmesine yol açmaktadır.
Altının bu simgesel özelliklerinin en önemli sebebi ise altının nadir bulunan bir metal olmasıdır. Buna göre dünya tarihinde bugüne kadar 244 bin ton altın üretilmiştir.
Dünya çapında merkez bankalarının altın rezervi tutması da, değerli metalin yalnızca bireyler bazında değil ülkeler bazında da kritik bir öneme sahip olduğuna işaret etmektedir.
Buna göre tarih boyunca birçok hükümet para birimlerini desteklemek için altın kullanmış ve altın standardı oluşturmuştur. Altın Standardı ile ülkeler kağıt paralarını sabit altın birimleriyle desteklemeyi kabul etmiş ve birim başına sabit bir maliyetle altınla işlem yapmıştır. Bu sabit fiyat ise paranın değerini belirleyen temel bir kavram olarak gösterilmiştir.
70'li yılların sonlarına kadar da ABD de dahil olmak üzere hükümetler itibari paralarını külçe altınla desteklemiştir. Dünyadaki tüm ülkeler hala rezerv olarak altın tutmaktadır ancak altın artık kağıt parayı desteklemek için kullanılmamaktadır. Buna göre, birincil para birimi olarak dolaşımı durmuş olsa da altın, yabancı borsalarda işlem gören çeşitli para birimlerinin değerini güçlü bir şekilde etkilemeye devam etmektedir.
Altının yukarıda bahsettiğimiz özellikleri dışında tarihsel bazda en önemli işlevi ise bir değişim aracı olarak kullanılması olmuştur.
Buna göre altın yıllar boyunca satın alınabilir ve saklanabilir bir formda kullanılmış ancak günümüzde doğrudan bir ödeme yöntemi olarak kullanılmamaktadır. Altının değerli bir metal olarak likiditesinin yüksek kalması ise hemen hemen her para birimine kolaylıkla çevrilebilmesi, böylelikle nakite çevirme sorunu olmamasından kaynaklanmaktadır.
Bu özelliği sebebiyle altın birçok yönden de diğer para birimleri gibi hareket etmektedir. Ayrıca tıpkı para birimlerinde olduğu gibi altının da yükselme olasılığının yüksek olduğu zamanlar ve gerileme gösterdiği dönemler vardır.
Ancak, kağıt para birimlerine olan güven azaldığında, savaşlar sırasında ve hisse senetleri önemli kayıplar yaşadığında altının iyi performans göstermesi beklenebilir.
Altının bir değişim aracı olarak kullanılmasının yanında ayrıca farklı formlarda tercih edilmesi de mümkündür. Buna göre yatırımcılar, fiziki altın, vadeli işlem sözleşmeleri ve altın ETF'leri satın almak da dahil olmak üzere çeşitli şekillerde altın ticareti yapabilir. Yatırımcılar ayrıca bir Darphane Altın Sertifikası (AltınS1) satın alarak da dayanak varlığa sahip olmadan portföylerini çeşitlendirebilir.
Bu soruyu kısaca evet şeklinde yanıtlamak mümkündür. Buna göre altın, genellikle merkez bankaları tarafından para basılması yoluyla belirli bir para biriminin değerinin düşürülmesi anlamına gelen fiat para biriminin değer kaybına karşı bir koruma aracı olarak görülmektedir.
Yani altın hacminin büyük kısmı ABD dolarına karşı olsa da, altın diğer para birimlerine karşı da alınıp satılabilmektedir.
Wall Street'te de, aşırı borçlanma dönemlerinde (Covid-19 pandemisinin tetiklediği ekonomik rahatsızlık sonrasında 2021'de olduğu gibi), ABD doları gibi itibari para birimlerinin değerinin düşeceği ve altın gibi değerli metallerin bir miktar koruma sağlayabileceği yaygın olarak kabul gören bir söylemdir. Bu görüşte altını destekleyen temel katalizör ise altın fiyatlarının evrensel olarak kabul görmesidir.
Buna göre altın dünyanın her bölgesinde değerini korumakta ve kolaylıkla nakite çevrilebilmektedir.
ABD doları ve altın arasındaki korelasyon ise oldukça değişken ve her iki yöne de gidebilecek niteliktedir. Buna göre ilk bakışta, altın fiyatının genellikle ABD doları cinsinden olması göz önüne alındığında, ikili arasındaki bağlantının yeterince basit olduğu düşünülebilir. Ancak dolar bu değerli metalin fiyatını etkileyen birçok faktörden yalnızca biridir. Diğer faktörler arasında enflasyon, faiz oranları ve küresel altın piyasasındaki arz ve talep yer almaktadır.
Tıklayın: Altın fiyatlarını etkileyen faktörler nelerdir?
Bu sebeple bu ilişkinin tüm faktörlerin birlikte incelendiği durumda daha gerçekçi sonuçlar elde etmek mümkündür.
Ancak Altın ve ABD doları arasındaki ilişkinin en temel katalizörü faiz oranları ve faiz oranı beklentileridir. Buna göre ABD doları, ABD ve küresel faiz oranlarının seyrini yakından takip ederken, altın bu beklentilere karşı ters yönde hareket etme eğiliminde olacaktır.
Örneğin, ABD'de reel faiz oranları yükselirse, dolara olan talep de yükselecek, bu ise kısa vadede altın fiyatlarında düşüşe neden olacaktır. Bu senaryo ise negatif dolar-altın korelasyonunun olduğunu gösteren temel bir örnektir.
Yani genel olarak altın ve dolar arasında ters bir korelasyon olduğunu söylemek mümkündür.
Ancak, her ikisinin de güvenli liman varlığı olarak görüldüğü stres dönemlerinde pozitif bir korelasyon göstermesi de beklenebilir.
Altın fiyatları ve dolar arasındaki ilişki benzer şekilde euroda da geçerlidir. Tarihsel bazda altın ve euronun birlikte ya da tersine hareket ettiğini söylemek kesin olarak mümkün olmasa da yatırımcıların kağıt para birimlerine güveninin azaldığı dönemlerde altının kazanç sağlama eğiliminde olduğunu söylemek mümkündür.
Örneğin, ABD faiz oranlarının öngörülebilir gelecekte beklemede kaldığı ve Euro Bölgesi faiz oranlarının yükseleceğinin öngörüldüğü bir senaryoda, yatırımcılar aktif bir döviz çifti olarak euro alıp altın satmaya (EUR/XAU satmak) yönebilir.
Elbette tersi senaryolar da tarihsel örnekler ile desteklenmektedir. Buna göre, 2008 mali krizi sırasında yatırımcılar paralarını saklamak için güvenli bir yer aradıklarından altın fiyatı hızla yükselmiştir. Benzer şekilde, 2011 Avrupa borç krizi sırasında da yatırımcılar euronun geleceği konusunda endişelendikçe altın fiyatı yükselişe geçmiştir.
Beklenenin aksine bir başka örnekte ise son yıllarda euronun küresel piyasalarda güçlenirken bile altın fiyatının nispeten yatay seyrettiği görülmektedir. Bunun nedeni ise Avrupa Merkez Bankası'nın altın alımlarını artırması ve altın ETF'lerinin artan popülaritesi gibi bir dizi faktör olarak gösterilmektedir.
Bu örneklerin tamamının gösterdiği şekilde altın ve euro arasındaki ilişki her zaman açık ve kesin değildir. Bu sebeple altın fiyatlarını etkileyen faktörlerin bütüncül bir yaklaşımla incelenmesi kritik öneme sahiptir.
İtibari para birimlerini etkileyen bazı faktörler altın fiyatlarını destekleyici bir etki gösterebilmektedir. Buna göre, jeopolitik riskler, dolar ve euro üzerinde baskı oluşturan bir unsur iken, altın fiyatlarını destekleyici bir faktör olarak görülebilmektedir.
ABD doları ve euroyu etkileyen faktörlerin altın fiyatlarını nasıl etkilediğini daha ayrıntılı olarak incelersek ise öncelikle bakmamız gereken veri resmi rezervler olacaktır. Buna göre, başlıca üretici olmamasına rağmen dünyadaki tüm altının büyük bir kısmını elinde tutan ABD, stoklarının çoğunu ithal ederek bu pozisyonu elinde tutmaktadır.
Dolar zayıfladığında altın ithal etmek ise daha pahalı hale gelmektedir. Dolayısıyla şirketler mal ve hizmet ithal etmek için daha fazla dolar ödemek zorunda kalırken, külçe altın satıcıları ve hükümet de altın için daha fazla ödeme yapmak zorunda kalmaktadır. Bu da altın fiyatının yükselmesine neden olabilmektedir. Tersi bir durumda ise doların güçlenmesi altın fiyatının düşmesi anlamına gelmektedir.
Daha zayıf bir dolar ise yabancı borç sahiplerini de etkileyerek, ABD Hazinesi'ne ve ekonomisine olan inancı zayıflatmaktadır. ABD ekonomisine olan inancın azalması ise altın fiyatını yükseltme eğiliminde bulunmaktadır.
Benzer şekilde, ABD dolarının değerinin düşmesi de enflasyonun bir belirtisi olarak görülmekte, yükselen enflasyon ise altın fiyatlarının seyri için olumlu bir duruma işaret etmektedir.
2008'deki mortgage krizi ise buna bir örnek olarak gösterilmektedir. Buna göre o dönemde, emlak piyasasındaki çöküş ve hisse senetlerindeki büyük satışlar, daha güvenli bir bahis olarak görülen altına doğru eğilim oluşmasına sebep olmuş, o dönemde krizin etkisiyle altın fiyatları ise tarihi bir zirveye ulaşmıştır.
Altın ve ABD doları arasında genel olarak ters yönlü bir ilişki olduğundan yazımızın önceki kısımlarında bahsetmiştik. Buna göre ABD Doları diğer para birimleri karşısında zayıfladığında, diğer ülkelerin para birimlerinin değeri artar ve bu da altın gibi emtialara olan talebi artırır. Altın talebindeki artış ise altın fiyatının artmasına neden olur.
Altın fiyatları genellikle korku ya da jeopolitik çalkantı dönemlerinde yükselme eğilimi gösterirken, böyle dönemlerde altının her zaman kazandıracağı ise yanlış bir inanıştır.
Örneğin ABD-Çin ticaret gerilimi başlamasından kısa bir süre sonra altın fiyatları, bu jeopolitik gerilimlere rağmen son 20 ayın en düşük seviyesini görmüş, bunun arkasındaki en önemli etken de ABD dolarının güçlenmesi olmuştur.
Bu durum ise dolar ve altın arasındaki değer ilişkisinin önemini ortaya koymaktadır.
Altının içsel değeri ve sınırlı arzı, kağıt paraya göre değerini daha iyi korumasını sağlayarak, talebin artmasını destekler iken; altının 'güvenli liman' olarak kabul edilmesi, belirsiz piyasa koşulları veya ekonomik kriz sırasında yatırımcıların varlık sınıfı olarak altını tercih etmesine ve dolayısıyla altın fiyatlarının yükselmesine sebep olabilir.
Bahsettiğimiz bu sebepler genel olarak altın fiyatlarının ABD doları ile ters orantılı bir ilişkisi olduğunu düşündürtse de yukarıda da bahsettiğimiz gibi bu her zaman doğru bir inanış değildir. Buna göre ABD doları ve altının birlikte yükseldiği durumlar da olmuştur.
Bu senaryoya örnek olarak altın talebinde artış olduğu bir dönemde onu ihraç eden ülkenin para biriminin güçlenmesi gösterilebilir. Buna göre bir ülke net ihracatçı olduğu, yani ithal ettiğinden daha fazlasını ihraç ettiği sürece para biriminin değerini artırmaya da devam edecektir. Yani bu senaryoda hem ülkenin itibari para birimi değer kazanacak hem de altın fiyatları yükselecektir.
Tersine durumda ise bir ülke ithalat için ihracattan kazandığından daha fazla para harcadığında, para biriminin değeri düşecektir. Merkez bankaları altın satın almak için para basması hamlesi ise dolaşımda fazla para olmasına sebep olarak, enflasyona ve ülkenin para biriminin değer kaybetmesine yol açar.
Bu sebeple altının dolar ve euro ile olan ilişkisini yorumlarken diğer tüm faktörlerin göz önüne alınması kritik öneme sahip olacaktır.
Arzının sınırlı olması: Kağıt para arzı merkez bankaları tarafından artırılabilirken altın arzının sınırlı olması altını dolar ve eurodan ayıran temel faktör olarak göze çarpmaktadır. Bu durum ise enflasyon yükseldiğinde altının değerinin de artma eğiliminde olduğuna işaret etmektedir.
Güvenli liman olarak görülmesi: Altın genellikle güvenli bir liman varlığı olarak görülür. Bunun nedeni altının geleneksel para birimleriyle aynı siyasi ve ekonomik risklere maruz kalmamasıdır. Buna göre, piyasalarda belirsizlik olduğunda yatırımcılar, genellikle servetlerini korumanın bir yolu olarak ülkelerin para birimlerinden ziyade altına yönelmektedir.
Kullanım alanının farklı olması: Altın, diğer itibari para birimlerine göre endüstriyel hayatta da kullanılmaktadır. Bu ise arzı kısıtlı bir varlığa olan talebi artırarak fiyatlardaki yükselişi destekleyen temel bir etken olarak göze çarpmaktadır.
Rezerv para statüsü olması: Altın standardının kaldırılmasının ardından doların küresel piyasalardaki rezerv para birimi statüsü karşısında altının işlevi daha sınırlı kalmıştır. Buna göre hem altın hem dolar merkez bankaları tarafından rezerv olarak tutulmaktadır ancak ticarette doların altına karşı önemli bir üstünlüğü söz konusudur.
Piyasa tarafından fiyatlanması: Dolar ve euro gibi para birimleri, bir hükümet veya merkez bankası tarafından düzenlenerek para politikası araçlarıyla ayarlanabilir iken, altın ise bir değerli metaldir ve fiyatı arz ve talebe bağlı olarak piyasa tarafından belirlenir.
Ödeme aracı olarak kullanılması: Dolar ve euro, günlük alışverişlerde ve finansal işlemlerde yaygın olarak kullanılan para birimleridir. Altın ise genellikle yatırım aracı olarak tercih edilir ve daha az yaygın olarak doğrudan ödeme aracı olarak kullanılır.
Tarihî ve kültürel rol: Altın, tarih boyunca değerli bir maden olarak kabul edilmiş ve ticarette kullanılmıştır. Öte yandan, dolar ve euro gibi para birimleri daha modern tarihte ortaya çıkmış ve uluslararası ticaretin gelişmesiyle yaygınlaşmıştır.