Altın enflasyona karşı korur mu?: Resesyon dönemlerinde altın nasıl performans sergiler?

Yüksek enflasyon dönemlerinde yatırımcılar, varlıklarının değer kaybetmesinden endişe duyarak, alternatif yatırım arayışına girmektedir. Bu alternatifler arasında altın ise güvenli liman niteliğiyle pek çok yatırımcının dikkatini çekmektedir. Gelecekte altın fiyatları ve enflasyon arasındaki ilişkiyi tam olarak öngörmek zor olsa da, tarihsel veriler ve ekonomik faktörler bize bazı ipuçları verebilmektedir.
Ancak bu durum aynı zamanda enflasyon ve varlık fiyatları arasındaki ilişkinin anlaşılması ihtiyacını gözler önüne sererek, yatırım stratejisinin daha iyi planlanmasını gerektirmektedir.

Bu sebeple yatırımcılar için enflasyon, resesyon ve stagflasyon dönemlerinde altının nasıl performans gösterdiğini tarihsel verileri ortaya koyarak inceleyeceğiz.

Enflasyon, bir ekonomideki mal ve hizmetlerin genel fiyat seviyesinin zaman içinde sürekli olarak artmasıdır. Genel fiyat seviyesinin sürekli artması, ülke ekonomisi için büyük bir risk olmasının yanında bireylerin portföyleri için de önemli bir sorun yaratmaktadır. Bu sebeple bireyler de enflasyonun olumsuz etkilerinden korunmanın çeşitli yollarını aramaktadır.

Çeşitli form ve seçenekleriyle altın satın almak ise bu yollardan biri olarak görülmektedir. Ancak altının enflasyondan koruma sağlayıp sağlamayacağına yönelik soruya en net cevabı tarihsel verileri inceleyerek vermek mümkündür. Buna göre, ABD'nin yüksek enflasyon dönemini yaşadığı 1970'li yıllara bakarak altının bir korunma aracı olarak nasıl performans sergilediğine yönelik dersler çıkarabiliriz.

Brent petrol fiyatlarındaki şoklar ve enerji sıkıntısı içerisinde geçen 1973'ten 1979'a kadarlık dönemde enflasyon yılda ortalama %8,8 artış gösterirken, altın fiyatları ise yaklaşık %35 getiri sağlamıştır. Bu yükseliş sonrasında birçok yatırımcı ise enflasyondan korunma yollarının başında altın yatırımını görmeye başlamıştır.

Enflasyonun satın alma gücünü etkilediği bu dönemde özellikle yatırımcıların emtialara yönelmesi de bu durumun kabul edilebilir bir yükseliş olarak görülmesine yol açmıştır.

Bu dönemdeki enflasyonun temel sebebi ise 70'lerdeki yüksek petrol fiyatları olarak gösterilmektedir. Yüksek petrol fiyatları bu dönemde hükümetin enflasyonla mücadele etme şeklini önemli ölçüde değiştirmiştir. Böylelikle 1970'ler özellikle altının enflasyondan korunma aracı olarak parlak bir üne kavuşmasına yol açmıştır. Ancak o zamandan bu yana altının gösterdiği performans, görece daha etkisiz kalmıştır.

1980'den 1984'e kadar yıllık enflasyon ortalama %6,5 iken altın fiyatları ortalama %10 düşüş göstermiştir.

Bu dönemde altının getirisi enflasyon oranının gerisinde kalırken aynı zamanda gayrimenkul, emtia ve S&P 500'ün de gerisinde bir performans göstermiştir.

1988'den 1991'e kadar olan dönem incelendiğinde ise yıllık enflasyon ortalama %4,6 iken altın fiyatları yılda ortalama %7,6 düşüş göstermiştir.

Altın fiyatları, Kasım 2022'den Şubat 2023'e kadar ise %14 oranında artış göstermiştir. Ancak bu yükseliş, 2021 ve 2022'deki nispeten zayıf performansın ardından gelmiştir. Bu dönemde ABD enflasyonunun popüler bir ölçütü olan tüketici fiyat endeksi (TÜFE) Nisan 2021'de yıllık bazda %4,2 artarak, 2008'den bu yana ilk kez yıllık bazda %4'ün üzerinde artmıştır. Bu yıllarda ABD TÜFE'sindeki yıllık ortalama artış ise %6,8 seviyesindeyken, altın fiyatları aynı dönemde yıllık ortalama sadece %1 oranında artış kaydetmiştir.

2021 enflasyonun temel sebebi ise hükümet harcamaları, tedarik zincirinin bozulması ve faizlerin çok uzun süre çok düşük tutulması olmuştur.

Bu dönemde yüksek enflasyonun ilk işareti ise Tüketici Fiyat Endeksi'nin (TÜFE) önemli ölçüde artarak yıldan yıla %2,62'lik bir artış gösterdiği 2021 yılının Mart ayında görülmüştür. O dönemde altın ons başına 1.700 dolar seviyesinde işlem görürken, takip eden aylarda hem altın hem de enflasyon yükselmeye başlamış ve TÜFE Temmuz 2022'de %9,06'ya ulaşarak, altın fiyatlarının Mart 2022'de 2.050 dolar seviyesine ulaşmasına destek olmuştur.

Altın en yüksek seviyesini takip eden yedi ay içinde ise değerinin %20'sini kaybederek Ekim 2022'de 1.625 dolara gerilemiştir.

Peki 2022 Mart'ında altının yönünü aşağıya çeviren faktör ne olmuştu?

Bu noktada altın fiyatları odağını piyasanın potansiyel bir resesyonla mücadele etmek için gelecek faiz indirimleri tahminine çevirerek önemli ölçüde kayıp yaşatmıştır. Buna göre enflasyon on yılın en yüksek seviyelerindeyken altın fiyatları 2021 ve 2022'nin büyük bölümünde yatay ya da aşağı yönlü işlem görmüştür.

Bu ise altının enflasyon karşısında yeterli düzeyde koruma sağlamadığına yönelik görüşleri kuvvetlendirerek, altının son dönemdeki zayıf performansının enflasyondan korunma konusundaki eksikliklerini ortaya koymuştur.

Altın enflasyona karşı etkili bir korunma aracı olma konusunda geçmişe sahip olsa da, eksiklikleri de yok değildir. Altının bir enflasyondan korunma aracı olarak en büyük eksikliklerinden biri fiyatının oldukça değişken olmasıdır. Jeopolitik olaylar, arz ve talepteki değişiklikler gibi çeşitli faktörler nedeniyle altının fiyatı büyük ölçüde dalgalanabilmektedir.

Altının bir enflasyondan korunma aracı olarak eksikliklerine bir başka örnek de 2011-2015 yılları arasındaki dönemdir. Bu dönemde ABD'de enflasyon nispeten düşük seyretmiş, ancak altın fiyatı %40'ın üzerinde düşmüştür. Bu düşüş büyük ölçüde 2008 konut krizi ve ardından gelen küresel durgunluğun ardından daha yavaş büyüme yaşayan gelişmekte olan piyasa ekonomilerinden gelen altın talebindeki azalmadan kaynaklanmıştır.

Bu sebeple bazı çalışmalar, altının etkili bir enflasyondan korunma aracı olabileceğine ancak bunun sadece geniş çaplı bir zaman dilimini kapsayabileceğine işaret etmiştir. Yani, daha kısa sürelerde altının enflasyona göre ayarlanmış fiyatının dramatik bir şekilde dalgalandığı tespit edilmiştir.

Basitçe ifade etmek gerekirse, altın tarih boyunca enflasyonu sevmiş ancak Fed'in daha yüksek faiz oranlarına veya güçlenen ABD dolarına karşı zayıf performans sergilemiştir.

Peki yukarıda bahsettiğimiz enflasyon dönemleri dışında resesyon ve stagflasyon dönemlerinde altın nasıl hareket etmektedir. Bu senaryolarda altının nasıl bir performans gösterdiğini yine tarihsel veriler ile inceleyeceğiz.

1973'ten en son 2020'ye kadar sekiz kez resesyon yaşanmıştır. Bu resesyon dönemlerinin ikisi hariç hepsinde ise altın, S&P 500'den daha iyi performans göstermiştir. Bunun istisnaları 1981 ve 1990 yıllarıdır.

1981 yılı, Federal Rezerv Başkanı Paul Volker'ın 1970'lerdeki büyük enflasyonla mücadele etmek için faiz oranlarını agresif bir şekilde yükseltmesi açısından farklılık göstermektedir.

1990 yılında ise hafif bir durgunluk yaşanmış ve küresel olarak makro ekonomik koşullar nedeniyle dünya merkez bankalarının net altın satıcısı olduğu bir dönem yaşanmıştır.

Bu iki dönem dışında ise altın diğer tüm resesyon dönemlerinde oldukça iyi bir performans göstermiştir. Buna göre, resesyonun başlamasından altı ay öncesinden başlayarak resesyonun sona ermesinden altı ay sonrasına kadar incelenen dönemlerde altın ortalama %28 yükselmiş ve S&P 500'den %37 daha iyi performans göstermiştir.

Altının resesyon dönemlerinde kazanç sağlamasının temel sebebi ise Fed’in resesyona verdiği tepki olarak gösterilmektedir.

Genellikle ekonomiler daralmaya başladığında, Fed'in ilk tepkisi faiz oranlarını düşürmek ve piyasaya likidite enjekte etmek olmuştur. Altın ise düşük faiz ortamında kazanç sağlama eğiliminde bulunmaktadır.

Altın ayrıca sistemdeki genel para artışından ve temel ekonomideki zayıflık ekonomik olarak hassas hisse senetlerine yatırım yapmayı engellediğinde yükselişe geçme eğiliminde bulunmaktadır. 2008'deki Büyük Buhran ise buna en iyi örneklerden biridir.

Federal Rezerv 2007 sonlarında %4,75 olan fon oranını 2009'da neredeyse %0'a indirmiş ve sonraki altı yıl boyunca oranları sıfıra yakın tutmuştur. Altın fiyatları ise bu dönemde neredeyse %50 oranında yükseliş kaydetmiştir.

Özetle resesyon dönemlerinde Merkez Bankalarının atacağı adımların sınırlı kalması sebebiyle atılan bu adımlara altının pozitif yönde etki etmesi beklenebilir.

Ekonomide durgun büyüme, yüksek enflasyon ve yüksek işsizliğin bir arada olduğu dönemler stagflasyon dönemleri olarak tanımlanmaktadır. Bu tanıma uyan en uygun zaman periyodu ise ABD’de yüksek petrol fiyatlarının enflasyonu körüklediği ve genel ekonomik büyümenin önünde yüksek bir engel oluşturduğu 1970'lerin ortalarından sonlarına kadar olan dönemdir.

Bu dönemde OPEC, 1973'te varil başına 25 dolar olan ham petrol fiyatlarını ambargo ile 1980'de 144 dolara çıkarmıştır. Yüksek ham petrol fiyatları ise ekonomideki yavaşlamada önemli bir katalizör olmuştur.

Durgunlaşan ekonomi ayrıca Fed’in teşviklerine ve artan hükümet mali müdahalesine kapı açmış ancak şirketler karlılıklarını koruma zorluğuyla karşı karşıya kalmıştır.

Sonuç olarak, sisteme enjekte edilen likidite geleneksel şirket hisselerinden uzak durma eğilimine girerek, altın fiyatlarına fayda sağlamıştır.

Ancak resesyon dönemlerine kıyasla stagflasyon dönemlerinde altının performansına ilişkin veri seti sınırlıdır bu ise bu dönemde altın fiyatlarının genel seyri hakkında net bir yorum yapabilmenin pek mümkün olmadığını göstermektedir.

Geçmiş verilerden yola çıkarak, altının uzun dönemde enflasyondan korunma için önemli bir yatırım aracı olabileceğini ancak kısa vadeli enflasyon dalgalanmalarına karşı yeterli korumayı sağlamayacağını gördükten sonra, enflasyondan korunma için nasıl bir portföy oluşturulması gerektiği de önem kazanmaktadır.

Buna göre uzmanlar, tarihsel olarak enflasyondan korunmak için yatırımcıların portföylerinin bir kısmını borsa ile ağırlıklandırmasını önermektedir.

Hisse senedi değerlemelerinin günün ekonomik haberleriyle dalgalanmasına karşı birçok iş döngüsü boyunca, piyasa endekslerinin enflasyondan önemli ölçüde daha iyi performans göstermesi ise bu önerinin temel gerekçesi olarak gösterilmektedir.

Örneğin S&P 500 endeksi kısa vadede değişken ve öngörülmesi zor bir yapıdayken, S&P 500'ün getirileri on yıllar bazında ölçüldüğünde oldukça tutarlı bir performans sergilemiştir. 1926 yılından bu yana, 30 yıllık S&P 500 getirisi yaklaşık %8 ile %15 arasında kalmıştır. Bu gibi getiriler, enflasyonun en aşırı dönemleri hariç hepsine karşı koruma sağladığına işaret etmektedir.

Ancak 2020'nin başlarında Covid-19 salgını sonrasında satışlar piyasada hızlanırken, altın fiyatları bu satışlara karşı oldukça iyi performans göstermiştir. 2020 yılının Şubat ayından Nisan’a kadar S&P 500 %23 gerilerken, altın fiyatı %0,1'den daha az düşüş göstermiştir.

Ayrıca Ekim 2007 ile Mart 2009 arasındaki enflasyonist dönemde S&P 500 endeksi yaklaşık %57 oranında düşerken; altın, %25,5 oranında yükselmiştir.

Enflasyon tüketicilerin alım gücünü düşürdükçe, mal ve hizmetlere olan talep azalmış, bu da işletmelerin gelirlerine zarar vererek, işten çıkarmalara, kapanmalara ve hisse senedi fiyatlarının düşmesine neden olmuştur. Böyle dönemlerde yatırımcılar da paralarını hisse senetleri gibi değişken varlıklardan altın gibi daha güvenli varlıklara kaydırdıkça altın fiyatları yükselişini hızlandırmıştır.

Altının bu yükselişinde ise istenildiği zaman basılabilen itibari para birimlerinin aksine, altın arzının sınırlı olması etkili olmuştur.

Ancak uzmanlar, borsa ve altının birlikte bulundurulduğu bir portföyde tarihsel olarak enflasyona karşı daha önemli bir koruma sağlanabileceğini belirtmektedir.

Ayrıca hisse senedi piyasasındaki dalgalanmalardan rahatsız olan yatırımcılar için enflasyonla mücadele etmek üzere tasarlanan tahvillere de portföyde yer verilmesi önerilmektedir.

Gelecekte altın fiyatları ve enflasyon arasındaki ilişki ise şu faktörlere göre değişkenlik gösterebilmektedir:

Ekonomik koşullar: İşsizlik oranı ve para politikası kararları, altın ve enflasyon arasındaki ilişkiyi etkileyebilmektedir. Örneğin, ekonomik belirsizlik dönemlerinde, yatırımcılar genellikle altına yönelirken, ekonomik büyümenin güçlendiği dönemlerde altın talebi düşüş göstermektedir.

Jeopolitik riskler: Jeopolitik gerginlikler ve politik belirsizlikler de altın fiyatları üzerinde doğrudan etkili olan bir faktördür. Buna göre, özellikle uluslararası krizler veya çatışmaların yaşandığı dönemlerde, yatırımcılar güvenli liman arayışına girerek altına yönelebilmekte ve bu durum altın fiyatlarının yükselişini desteklemektedir.

Arz ve talep dengesi: Altın piyasasında talep ve arz dengesi, fiyatları etkileyen önemli bir faktördür. Gelecekteki talep ve arz dengesine bağlı olarak altın fiyatlarında dalgalanmalar yaşanabilir. Örneğin, altın talebinin artması durumunda fiyatlar yükselirken, arz fazlası durumunda fiyatlar düşebilir.

Sonuç olarak, yatırımcılar ve altın piyasasını takip edenler, gelecekteki enflasyon eğilimleri ve diğer ekonomik faktörleri gözlemleyerek altın fiyatlarının nasıl hareket edeceği konusunda daha iyi bir tahmin yapabilir ancak her yatırım kararı gibi altına yatırım yapmadan önce de kapsamlı bir araştırma yapılması ve kişisel finansal hedefler ve risk toleransı göz önünde bulundurulması oldukça kritik olacaktır.

Altın enflasyona karşı korur mu?: Resesyon dönemlerinde altın nasıl performans sergiler?