Altın Standardı nedir?: Neden terk edilmiştir?

Adından da anlaşılacağı üzere altın standardı terimi, bir para biriminin değerinin altına dayandığı bir parasal sistemi ifade eder. Birinci Dünya Savaşı'ndan önceki yıllarda uluslararası ticaret, altın standardı olarak bilinen bu sisteme göre yürütülüyordu. Bu sistemde ticaret ise fiziksel altın kullanılarak yapılıyordu. Buna göre, bu dönemde ticaret fazlası olan ülkeler, ihracatlarının karşılığı olarak altın elde ederken, ticaret açığı olan ülkelerin ise altın rezervleri azalmaktaydı. Altın Standardının sonlandırılmasıyla hayatımıza ise "Fiat" terimi girdi. Buna göre fiat para birimleri, itibari para birimlerinin değerinin yasal ödeme aracı olarak tanımlanmasına dayanan bir sistemi tanımlayarak, bir varlığın döviz piyasalarında diğer para birimleri karşısında dinamik olarak dalgalanmasına izin veren bir sistem olarak bilinmektedir. Makalemizin devamında bu iki sistemin farklarını inceleyecek ve Altın Standardının tarihi ile neden terkedildiğini gözler önüne sermeye çalışacağız. ABD’de finans piyasalarının tarihindeki belki de en önemli gelişmesi de, tüm Amerikalıların altın sikkelerini, külçelerini ve sertifikalarını ABD dolarına dönüştürmeye zorlayan Acil Bankacılık Yasası’ydı. Bu gelişme öncesinde 1933 yılında Başkan Herbert Hoover, Franklin D. Roosevelt'e yaptığı açıklamada "Altına sahibiz çünkü hükümetlere güvenemeyiz" demişti. Bu açıklama ise ABD finans tarihinde altının ne kadar önemli bir yeri olduğunu ortaya koymaktaydı. Bu sebeple, altının geçmişi aynı zamanda geleceğini de doğru değerlendirmek için oldukça kritik bir öneme sahiptir. Gelin altının geçmişine birlikte göz atalım. Ancak altın sikkeler, mükemmel bir çözüm olarak görülmedi. Bunun sebebi ise yüzyıllar boyunca yaygın bir uygulama olan eritilerek külçe haline getirilebilecek altınların kırpılmak zorunda olmasıydı. 1696'da İngiltere'deki Great Recoinage yıllarında ise sikke üretimini otomatikleştiren ve kırpmaya son veren bir teknoloji getirildi. Altına olan ilginin en fazla arttığı zaman ise 15. yüzyılda gerçekleşti. Bu dönemde İspanya'nın Yeni Dünya'daki hazineleri yağmalaması, 16. yüzyılda Avrupa'nın altın arzını beş kat artırdı. Amerika, Avustralya ve Güney Afrika'daki altına olan ilginin arttığı sonraki dönem ise 19. yüzyıl olarak dikkat çekti. Altın sikkeler ve külçeler Avrupa'nın para sistemine hakim olmaya devam ederken, 18. yüzyıla kadar ise kağıt para pek fazla yaygınlık kazanamadı. Bu dönemlerde kağıt para ve altın arasındaki mücadele sonunda ise Altın Standardı getirildi. 1789 yılında ABD Anayasası, Kongre'ye para basma ve değerini düzenleme yetkisini tek başına vermişti. Birleşik bir ulusal para biriminin oluşturulması ise o zamana kadar çoğunlukla gümüş olmak üzere yabancı paraların dolaşımından oluşan bir para sisteminin standartlaştırılmasını sağladı. Uluslararası Altın Standardı terimi ise 1871 yılında Almanya tarafından ortaya atılmasının ardından yaygınlık kazandı. 1900 yılına gelindiğinde de gelişmiş ülkelerin çoğunluğu uluslarası Altın Standardını kabul etti. İronik bir şekilde ABD ise bu standardı en son kabul eden ülkelerden biri oldu. ABD'nin bu standardı bu kadar geç kabul etmesine ise güçlü bir gümüş lobisinin olması gerekçe gösterildi. Buna göre gümüş lobisinin 19. yüzyıl boyunca altının ABD'de tek para standardı olmasını engellendiği bildirildi. Ancak 1871'den 1914'e kadar Altın Standardı küresel çapta engellenemeyen bir yaygınlık kazandı. Bu dönemde Avustralya, Kanada, Yeni Zelanda ve Hindistan da dahil olmak üzere altın standardını uygulayan ülkelerin çoğunda ideale yakın siyasi koşullar mevcuttu. Ancak, 1914'te Büyük Savaş'ın patlak vermesiyle tüm bu mevcut ortam da değişmiş oldu. Altın arzı küresel ekonominin büyümesinin gerisinde kalmaya devam ettikçe ise İngiliz sterlini ve ABD doları küresel rezerv para birimleri haline geldi. Daha küçük ülkeler de altın yerine bu para birimlerinden daha fazla tutmaya başladı.
Altın, arz ve talep üzerinde benzersiz bir etkiye sahip olması nedeniyle başka hiçbir varlık sınıfına benzemeyen bir geçmişe sahiptir.

M.Ö. 700'lerden önceki yıllarda tartılarak ve saflığı kontrol edilerek kullanılan altın, bu yıllarda ilk kez sikke haline getirildi. Böylelikle altının bir değişim aracı olarak kullanılmasının da önü açıldı.

1696 ve 1812 yılları arasında Altın Standardının geliştirilmesi ve resmileştirilmesi ise kağıt paranın kullanılmaya başlanmasının bazı sorunları beraberinde getirmesiyle başladı.

1821 yılına gelindiğinde İngiltere, resmi olarak Altın Standardını benimseyen ilk ülke oldu.

Bu yüzyılda küresel ticaret ve üretimdeki çarpıcı artış, Altın Standardının bir sonraki yüzyıla kadar bozulmadan kalmasına yardımcı olan büyük altın keşiflerini de beraberinde getirdi.

Ülkeler arasındaki tüm ticari dengesizlikler altınla çözüldüğünden, hükümetler daha zor zamanlar için altın stoklama konusunda güçlü bir iştaha sahipti. Bu stoklar ise bugün hala varlığını sürdürmektedir.

Birinci Dünya Savaşı ile birlikte siyasi ittifaklar değişmiş, uluslararası borçluluk artmış ve hükümetlerin mali durumu kötüleşmişti. Altın standardı askıya alınmamış olsa da, savaşın oluşturduğu belirsizlik sisteme karşı endişelerin de artmasına yol açtı.

Bu durum ise altın standardına karşı bir güven eksikliği yaratarak, dünyanın küresel ekonomisini dayandıracağı daha esnek bir şeye ihtiyacı olduğuna yönelik görüşleri kuvvetlendirdi.

20. yüzyılın başlarına kadar altın tüm dünyada etkin bir değer saklama ve değişim aracı olarak yaygın bir şekilde kabul gördü.

Kağıt para, transfer edilebilme kolaylığı ile daha verimli ve sofistike bir kambiyo senedi olarak kullanılması nedeniyle tüccarlar arasında popüler hale gelse de, merkez bankaları bu banknotların talep üzerine altınla değiştirilmesine izin verdi. Bu ise banknot sahiplerini belirlenen değerde itfa etme sözlerini yerine getirebilmek için "altın rezervi" tutmaya itti.

Altın standardı, hükümetler ve bankalar para arzını manipüle edemedikleri için enflasyonu önler. Altın standardı ayrıca döviz kurlarının aşırı artışlarını da dengeler.

Altın standardı arz ve talebe ayak uyduracak kadar esnek değildir. Ayrıca, altın madenciliğinin maliyetli olması, olumsuz çevresel dışsallıklar da yaratmaktadır.

ABD, yabancı ülkelerin dolarlarını altın karşılığında bozdurarak sisteme aşırı yük getirmelerini önlemek için 1971 yılında Altın Standardını terk etti.

Bazı Merkez Bankaları hala büyük miktarlarda altın rezervine sahip olsa da, bugün hiçbir ülke Altın Standardına sahip değildir.

Altından önce gümüş, ekonomik işlemlerin merkeziydi. Altın standardının çöküşünden sonra ise fiat para birimi altın standardına seçilen alternatif oldu.

Altın Standardı nedir?: Neden terk edilmiştir?