Bölüşülemeyen Pasta 'Kıbrıs'

Türkiye AB ve ABD ile hali hazırda gerilen ilişkilerin Kıbrıs sorunu ile daha da zora gireceği orta iken Türkiye’nin bu eksen kaymasının sebebi nedir?Bölgedeki olası askeri bir müdahalenin zaten döviz krizi yaşayan ülkemiz için yıkıcı etkileri ne olacaktır?Yazı boyunca yapılan eleştiriler ve tahliller iktisadi iken ulusal çıkarlar ve sosyolojik etkiler gerçekten ekonominin “İnsan rasyoneldir” düşüncesi ile göz ardı edilmeli mi?

Doğu Akdeniz tarih boyunca çatışmaların, anlaşmazlıkların sebeplerinden olmuştur. 16. Yüzyıla kadar Baharat yolunun kontrolüne olanak sağlayan konumu ile zenginliklerin kapısı olan ada coğrafi keşiflerin ardından önemini 1859’da açılan Süveyş Kanal’ına dek kaybetmiştir. Bu itilaflı ada pek çok kez el değiştirse de şu an iki bağımsız devlete, İngitere’nin iki deniz aşırı üssüne ve BM tarafından kontrol edilen tarafsız bölgelere ev sahipliği yapmaktadır. Adanın adı yıllarca demografik sorunlarla anılsa da son iki yıldır gündem oldukça değişti. 2010 yılında adanın güneydoğusundan başlayan ve İsrail kıyılarına kadar uzanan Leviathan Doğal Gaz Sahası’nın keşfiyle başlayan bu süreç 2 yıldır gerilimi doruğa çıkardı. Bölgedeki doğalgazın ekonomik değeri henüz hesaplamalar ve varsayımla üzerinden ilerlese de İsrail’in bu yıl içinde gaz satışına başlayacağını duyurması Akdeniz’in sularının alev almasına sebep oldu. Bölgeye sismik araştırma gemisi gönderen Türkiye, üyesini koruma adı altında Türkiye’ye olan yardımları kesmekle tehdit eden AB, geçtiğimiz haftaki genel seçimlere kadar milliyetçi söylemlerle ateşe körükle giden Yunan hükümeti… Gelin bu oyuncuların pozisyonları ve olayların ekonomiye etkilerini inceleyelim. Leviathan Tevrat’ta deniz canavarı ya da timsah olarak tasvir edilir. İsrail’in tarih öncesinden getirdiği milli din anlayışına paralel olarak tahminen 450 milyar metreküplük bu devasa doğal gaz yatağına da bu canavarın adı verildi. 2010 yılında Lefkoşa yapılan enerji zirvesinde bölgeyi “Enerji Üçgen” olarak nitelendirdiler. Bu aramalar sorunu Aralık 2011’de Mısır’ın kuzeyi ile Kıbrıs’ın güneyi arasında 200 milyar metreküplük yeni bir rezerv alanı keşfedildi. Bölgeye Aphrodite (Afrodit) Gaz Alanı adı verildi. 2014 yılında bu alanın işletimi için ortaklık yapısı tabloda verilen bir konsorsiyum oluşturuldu. Bölgenin askeri ve siyasi anlamda en muktedir devleti olan İsrail önderliğinde doğal gaz arama ve çıkarma faaliyetlerine girişen Güney Kıbrıs Rum Kesimi ise yalnızca adanın güneyi değil batısında da aramalara başladı. Kıta sahanlığı coğrafi terim olarak kıtayı ya da kara parçasının çevreleyen görece sığ ve eğimli deniz tabanına verilen addır. Fakat, terim uluslararası deniz hukukunda kullanım amacı ile farklı bir anlam. Hukuki olarak, “karasularının ötesinde kıta kenarının dış eşiğine kadar veya bu eşik daha az bir mesafede ise, karasularının ölçülmeye başladığı esas hatlardan itibaren 200 deniz mili mesafeye kadar olan kısımda, bu devletin kara ülkesinin doğal uzantısının bütünündeki denizaltı alanlarının deniz yatağı ve toprak altlarını içerir.” Anlamına gelen bu terim bugün Doğu Akdeniz de pek çok kez kullanılıyor. Tanımın Doğu Akdeniz için en büyük handikapı 200 olarak belirlenen sınırı. Doğu Akdeniz’de herhangi iki ülke arasında 200 millik iki kıta sahanlığı oluşturacak kadar uzaklık olmadığı için kıta sahanlığı karşılıklı mutabakat gerektirmiştir. Antlaşmalarla belirmen bu sahalara Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) adı verilir. Budan dolayı 2013 yılına dek hiçbir ikili anlaşma yapılmamıştır. Fakat Lübnan-İsrail ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi 2013 yılında kendi MEB’lerini ilan etmiş ve gaz arama faaliyetlerine bu kapsamda devam etmiştir. Türkiye ise henüz bölgedeki MEB’ini resmi olarak ilan etmese de Türkiye Petrolleri A.Ş. verdiği petrol arama ruhsatı ile gayri resmi olarak ilan etti denilebilir. 1974 Barış Harekatından önce bölgenin Maraş ve Limasol ile turizminde söz sahibi olan Kıbrıs hem siyasi iktidarsızlık hem de savaş ile ekonomik olarak bir dar boğaza girdi. Adanın güney ve kuzey olarak ikiye bölünmesi de gelirlerde oldukça büyük bir düşüşe yol açtı. Adanın toparlanma süreci her ne kadar başlasa da 2009 yılında başlayan küresel krizi turizme büyük bir darbe vurdu. Rum Kesimi’nin garantör devleti olan Yunanistan’ın borcunun GSYİH’ya %146,6’ya ulaşması ile Kıbrıs’ın da borcu da aşağıdaki tabloda görülebilineceği üzere bir artış trendine girdi. Gerilim özellikle geçen yıl içerisinde oldukça arttı. Türkiye, Yunanistan ve İsrail’de de aynı yıl içinde seçimlerin olması ve son yıllarda artan milliyetçilik rüzgârının da buna katkısı yadsınamaz. Türkiye geçen yıl bölgeye ilk gemisi gönderdi. Fakat, artan gerilimin ardından bölgedeki araştırma gemisi sayısının bu yıl içerisinde 4’e çıkardı ve bölgedeki gemilere Akdeniz Kıta Sahanlığı Komutanlığı’dan yapılan açıklamaya göre Barbaros Fırkateyni de eşlik etmeye başladı. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından 11 bölgeye ayrılan Doğu Akdeniz kıta sahanlığının 7 ve 8. Bölgesinde aramalarına devam eden Türk ekipleri ile Rum ekipleri arasındaki mesafeni zaman zaman 2 mile kadar düşmesi de gerilimi arttıran bir unsur. Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki askeri varlığı ve Kıbrıs’taki anlaşmazlıkların ardından Avrupa Birliği üyesi olan Güney Kıbrıs’ında baskısıyla Avrupa Birliği tarafından Türkiye’ye yaptırım tehditleri gelmeye başladı. İlk etapta aday ülkelere ayrılan fondan kesinti yapılması şeklinde gelen bu tehditlere Türkiye’nin sert cevapları hali hazırda yüksek döviz-ucuz ürün ile ihracat modelinin benimseyen ülkemiz açısından pek iyi bir haber değil. Çünkü, yerel üreticinin desteklenmesi konusunda özellikle Ege ve Marmara bölgesinde gerçekleştirilen pek çok projenin finansmanı Avrupa Birliği fonları ile karşılanıyordu. Ayrıca geçtiğimiz hafta Brüksel’de yapılan toplantı da alınan karara göre de Türkiye ile “Ortaklık Konseyi” düzeyinde müzakerelerin sona ereceği bildirildi. Bu da Türkiye’nin Avrupa Birliği macerasının oldukça zora girdiği anlamına geliyor ve 2014-2020 yılları için Avrupa Birliğinin taahhüt ettiği 4.45 Milyar Euroluk yardımdan ne kadar kesinti yapılacağı ise henüz belirsiz. Öte yandan AB doğalgaz ihtiyacının yaklaşık yüzde 45’ni tek başına karşılayan Rusya ise İsrail ve Rum Kesimi’nin gaz arama ve çıkarma faaliyetlerinden rahatsız olduğunu dile getiriyor. S-400 alımı ile Rusya ile ilişkilerimizin geliştiği şu dönemde Rusya hâlihazırda Suriye ile tesis ettiği Doğu Akdeniz üzerindeki varlığını Türk Kıta Sahasında gaz çıkarım çalışması yürütecek şirketleri ile arttırmak için Türkiye’ye ortaklık teklifleri sunuyor. Lozan’da belirlenmeyen ve sonra belirlenmek üzere ertelenen kıta sahanlığı sorunun yaklaşık 100 yıl sonra yeniden gündemimizde olması “Stratejik Derinlik” anlamında hariciyemizin kararlılığını gösteriyor olsa gerek. Ayrıca, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin de özellikle son yıllardaki Türkiye ile tam manasıyla örtüşmeyen dış politikasının ulus çıkarından çok iktidar çıkarı olduğu sorusunu da akıllara getirmiyor değil. Yazar: Erkan Bayram

Bölüşülemeyen Pasta 'Kıbrıs'