Fed’in faiz artırması altın fiyatlarını nasıl etkiler?

Küresel olarak altın fiyatları pek çok faktörden etkilenme eğiliminde bulunurken, yatırımcılar da satın alma tercihlerini bu faktörlere göre ayarlamak istemektedir.
Buna göre birçok yatırımcı, yükselen faiz oranlarının tahvil ve diğer sabit gelirli yatırımları daha cazip hale getirmesi nedeniyle, faizler yükseldiğinde paranın daha yüksek getirili yatırımlara (tahvil ve para piyasası fonları gibi) yöneleceğine ve altından çıkacağına inanmaktadır. Bu nedenle merkez bankaları gösterge faiz oranını yükselttiğinde, altın fiyatlarında da zayıflık görülebilmektedir.

Ancak altın fiyatları ve merkez bankalarının faiz artışları arasındaki ilişki her zaman bu kadar basit ve net olmamaktadır.

Buna göre altın fiyatları siyasi olaylar, ekonomik veriler ile döviz kurlarındaki dalgalanmalardan da etkilenebilmektedir.

Altın fiyatlarını etkileyen faktörlerle ilgili daha fazla bilgi sahibi olmak için "Altın fiyatları nasıl belirlenir?: Altın fiyatlarını etkileyen faktörler nelerdir?" başlıklı makalemizi okuyabilirsiniz.

Makalemizin devamında ise Fed’in faiz artışı sonrasında altın fiyatlarının geçmişte nasıl hareket ettiğini ve faiz artışı ile ons altın fiyatı arasındaki ilişkiyi ele alacağız.

Faiz artışlarının altın fiyatlarını nasıl etkilediğine geçmeden önce Fed’in neden faiz artışına gittiğini incelemek daha doğru olacaktır.

Buna göre, merkez bankaları ekonomi "çok ısınmaya" başladığında devreye girerek, ekonomiyi soğutmak ve büyümeyi rayında tutmak için faiz oranlarında ayarlamaya gitmektedir.

Merkez bankalarının bu ayarlamayı yapmadığı durumlarda ise enflasyon gibi faktörler hızla kontrolden çıkarak, tüm ekonominin istikrarını tehdit etmektedir.

Yüksek enflasyon ise tüketici fiyatlarını önemli ölçüde etkileyerek, bireylerin yaşam maliyetlerinde zorluklarla karşılaşmasına yol açmaktadır.

Aynı şekilde, ekonomilerin yavaşladığı ve soğuma işaretleri gösterdiği dönemlerde de ABD Merkez Bankası (Fed), insanları ve işletmeleri daha fazla borç almaya ve yatırım yapmaya teşvik ederek ekonomik büyümeyi canlandırmak için faiz oranlarında indirime gitmektedir.

Yani temel olarak Fed'in amacı yalnızca ekonomide istikrarı sağlayabilmektir. Yani ekonominin ne aşırı sıcak ne de aşırı soğuk olmamasına destek olmaktır.

Büyüme kavramı başlangıçta olumlu bir gelişme gibi gelse de, dönem dönem gerçekleşen ani büyümeler aşırı borçlanma sonucu oluşmaktadır. Bu sebeple sürdürülebilir olmayan büyümeler de en az büyümenin gerçekleşmemesi kadar tehlikelidir.

Fed’de para politikası araçlarından olan faiz enstrümanı ile bu ince çizgiyi korumayı hedeflemektedir.

Buna göre faiz artışları "baz puan" olarak ifade edilen miktarlarda, örneğin "25 baz puan" ya da %0,25 şeklinde kullanılmaktadır.

Ekonomide istikrarı sağlamayı amaçlayan Fed, yukarıda da bahsettiğimiz gibi dönem dönem faiz artırım döngüsü başlatarak ekonomide istikrarı sağlamayı amaçlayabilir.

Fed’in faiz artırımının Amerika Birleşik Devletleri'nde ise yerel para birimini artırıcı bir etkisi olabilir.

Doların değer kazanması ile birlikte ithalatın artması beklenebilir iken, ithalatın artmasına bağlı olarak ihracat azalır ve ABD'nin dış ticaret açığının ise büyüdüğü görülebilir.

Finans alanında ise artan faize bağlı olarak kârlılık yükselir.

Bu faiz artışının etkileri reel sektörde ise en erken 6 ay içerisinde hissedilir.

Tahvil, hisse senedi ve döviz piyasaları ise faiz artışına direkt tepki vermeye başlar.

Altın, bir değer saklama aracı ve enflasyona karşı bir korunma yöntemi olarak uzun ve tarihi bir geçmişe sahip iken, ekonomik belirsizlik veya siyasi istikrarsızlık dönemlerinde yatırımcılar genellikle güvenli bir liman olarak altına yönelmektedir.

Merkez bankalarının faiz artışları ile altın fiyatının ters bir ilişkisi olduğuna yönelik ise yaygın bir inanış bulunmaktadır. Buna göre yüksek faizler yatırımcıların sabit faiz getirisi olmayan altına karşı isteğini azaltarak altının değerinin düşmesine neden olmaktadır.

Ancak altının değer koruma aracı ve enflasyondan korunma yöntemi olarak görünmesi faiz oranları artarken bile altın fiyatının yükselebileceği anlamına gelmektedir.

Bazı ekonomistler de altın ve faiz arasında ters bir korelasyon olduğuna yönelik görüşü aşırı basitleştirici ve altının tarihsel performansını yansıtmadığı gerekçesiyle eleştirmektedir. Bu ekonomistler, altının geçmişteki faiz artışları sırasında faiz oranlarıyla benzersiz ve karmaşık bir ilişki içinde olduğunu da savunmaktadır.

Dolayısıyla, merkez bankası faiz artışlarının altın piyasası üzerinde bir etkisi olabileceği doğru olsa da, ikisi arasındaki ilişkinin basit ve kesin olmaktan uzak olduğu da çok nettir. Bu sebeple her zaman olduğu gibi, altın ve faiz oranlarını içeren yatırım kararları alınırken dikkatli bir analiz ve tarihsel eğilimlerin ayrıntılı bir şekilde anlaşılması çok önemlidir.

Ayrıca faiz oranlarının her ülke için farklı olması sebebiyle bu ülkelerdeki altın fiyatları üzerinde farklı etkileri de olabilmektedir.

ABD'nin faiz oranlarının diğer ülkelere kıyasla daha büyük bir etki alanına sahip olması ve küresel çapta altın fiyatlarının ABD Doları cinsinden işlem görmesi ise ABD Merkez Bankası’nın faiz kararlarının önemini bir kat daha artırmaktadır.

Bu sebeple ABD Merkez Bankası’nın (Fed) faiz artışlarının altın fiyatlarını geçmişte nasıl etkilediğini inceleyelim.

Fed'in faiz artırım döngüsünün değerli metallerin performansı üzerindeki etkisini tarihsel verileri göz önüne alarak incelersek kısa dönemde genel olarak birbiriyle ters orantılı hareketler sergilediğini ancak bazı dönemlerde altın fiyatlarını etkileyebilecek diğer faktörlerin etkisiyle birlikte yükselip, düştüğünü görmekteyiz.

Örneğin, 1970'lerde enflasyon yükselirken Fed, 1971'de %4 olan faiz oranını 1981'de %20'nin üzerine çıkarmıştır. Bu süre zarfında, yatırımcılar enflasyona karşı korunmak için altın almaya yönelmiş, bu durum ise altın fiyatlarının 1971'de ons başına yaklaşık 35 dolardan 1980'de ons başına 800 doların üzerine çıkmasına yol açmıştır.

Bu ise faiz artışlarının altın fiyatları üzerinde orta ve uzun vadede negatif bir etkisinin olmadığını göstermektedir.

Ayrıca 1980 ve 1990'lar arasında Fed, 1981'de %20'nin üzerinde olan faiz oranlarını %3'ün altına indirmişti. Diğer tüm durumlar sabit iken, bu durumda altın fiyatlarının aşırı değerlenmesi beklenebilir iken, bu hamleler sonrasında altın fiyatları ise nispeten sabit kalarak, ons başına 300 ila 500 dolar arasında dalgalanmıştı.

Bu da Fed’in faiz artırım ya da indirim kararı sonrasında orta ve uzun vadede altın fiyatları hakkında net bir yorum yapılamamasına örnek gösteren bir başka tarihsel veri olarak karşımıza çıkmaktadır.

1996 yılına gelindiğinde Fed Başkanı Alan Greenspan, ABD ekonomisinin "irrasyonel coşkudan" muzdarip olduğunu ifade ederek, gelişen teknoloji ve internet sektörlerine çok fazla para yığıldığını söylemiş ve faiz artırımına ara verme kararı almıştır.

Greenspan'ın konuşmasından iki yıl sonra yani 1998 yılının ekim ayından itibaren S&P 500 de yükselişine hız kazandırarak 1999 yılının temmuz ayına kadar yaklaşık 1000 seviyesinden 1400'lü seviyelerin üzerine çıkmıştır.

Fed daha sonra ise S&P 500'deki bu %40'lık artışa karşı 1999 Haziran'ında %4,75 olan faiz oranlarını 2000 Haziran'ında %6,5'e yükselterek tepki vermiştir.

Faiz oranının %6,5'e çıkarılmasından üç ay sonra S&P 500’de düşüş hızlanırken, Fed’in bu hamlesi ekonomide aşırı ısınmış görüntüyü soğutmayı sağlamıştır.

Çöküşün ardından Fed ise rotasını yeniden tersine çevirerek, Ocak 2001'de bir dizi faiz indirimine başlamış ve Haziran 2002'de faizleri %1 gibi tarihi düşük bir seviyeye indirmiştir. Fed’in faiz oranını %1'e ulaştırmasından beş ay sonra ise S&P 500 için dip noktası belirlenmiştir.

Bu günden yani 2003 yılının nisan ayından bu yana da S&P 500’de %50'den fazla yükseliş yaşanmıştır.

Fed'in para politikasının hisse senedi fiyatlarını nasıl etkilediği hakkında daha fazla bilgi edinmek için "Fed’in faiz artırması borsayı nasıl etkiler?" başlıklı yazımızı da okuyabilirsiniz.

Fed'in 2003 yılında yarattığı doğal olmayan %1'lik düşük faiz oranı (negatif reel faiz oranı) hisse senedi ve emtia piyasalarında böylelikle bir patlama yaratmış, emtiadaki yükseliş de 2004 yılında başlayan son faiz artırımı hamlesinin arkasındaki itici güç olmuştur.

Haziran 2004'ten bu yana ise artan petrol ve emtia fiyatlarına tepki olarak faiz artırım döngüsü devam etmiştir. Fed'in sıkılaştırma politikasına aylar sonrasına kadar tepki vermeyen 1999'daki borsa gibi, emtia fiyatları da enflasyonu düşürmek için tasarlanan faiz artışlarına tepki vermemiş nitekim 2003 yılında varili 22 dolar olan petrol bugün 70 doların üzerine çıkmıştır.

2010 ve 2020'li yıllara gelindiğinde ise Fed’in Aralık 2018'de başlayan üst üste faiz artışları sonrasında altın fiyatları nispeten sabit kalmıştır. Hatta Aralık 2018'deki faiz artırımını takip eden aylarda altın fiyatları da artış eğilimi kuvvetlenmiştir.

Dolayısıyla, faiz oranları sarı metal fiyatlarını etkileyebilse de, bunların sadece bir faktör olduğu açıktır. Aralarındaki doğrudan ilişki ise karmaşık ve diğer faktörlerle birlikte açıklandığında anlamlı hale gelebilmektedir.

Ancak bu faiz artışlarından sonra Fed’in ekonominin giderek yavaşladığına dair resesyon işaretleriyle karşı karşıya kaldığı söylenebilmektedir.

Bu sebeple Fed’in faiz artışları emtia fiyatlarıyla birlikte incelenmelidir. Şu anda faiz oranlarının emtia fiyatlarını aşağı çekecek kadar yüksek olup olmadığı belirsizliğini korurken, tarihsel verilere bakıldığında, Fed'in faiz hamlelerinde aşırıya kaçma eğiliminde olduğu ve hisse senedi ve emtia piyasalarının genellikle bir gecikme döneminden sonra tepki verdiği görülmektedir.

Buna göre, hisse senedi ve emtialarda yaşanabilecek olası bir çöküş halinde Fed'in de faiz oranlarını düşürmeye devam etmesi beklenebilir.

Birçok yatırımcı doların değerinin altın fiyatları üzerinde önemli bir etkisi olduğuna inanmaktadır. Bunun nedeni altının dolar cinsinden fiyatlanmasıdır.

Teorik olarak, dolar zayıfladığında, diğer para birimlerini kullanan alıcılar daha fazla altın satın alabilir, bu da metali daha cazip hale getirir ve altın fiyatlarını yükseltir.

Tersi durumda ise daha güçlü bir dolar altını bu alıcılar için daha pahalı hale getirir ve altın fiyatları üzerinde aşağı yönlü baskı oluşturur. Burada Fed’in faiz artışları para birimi doları güçlendirme eğiliminde olacağı için altın fiyatları içinde ters korelasyon oluşturması beklenebilir.

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi merkez bankaları, tüketicilerin ve genişleyen işletmelerin daha fazla borçlanma eğiliminde olduğu dönemlerde borçlanma maliyetini artırma eğilimindedir.

Faiz oranı artışları ayrıca bazen yükselen enflasyonla mücadele etmek için kullanılır. Fiyatlar hızla yükseliyorsa merkez bankaları da harcamaları azaltmaya teşvik etmek için faiz oranlarını artırmayı hedefler.

Bu durumda verilen kredilerden daha fazla getiri beklenebilir iken, böyle dönemlerde güvenli liman yatırımının cazibesi ise azalacaktır.

Azalan cazibe sonrasında faiz oranlarının yerel para birimini desteklemesiyle, kısa vadede altın fiyatının ise düşmesi beklenmektedir.

Ancak yukarıda da bahsettiğimiz gibi tarihsel veriler, yükselen faiz oranları ile düşen altın fiyatları arasında uzun vadede önemli bir korelasyon olmadığını da göstermektedir. Bu sebeple faiz dolar ve altın üçlüsü arasında diğer tüm gerçeklikleri geride bırakarak bir değerlendirme yapmak pek mümkün değildir.

Ancak faiz artışlarının altın fiyatları üzerindeki kısa vadeli etkisi de yok sayılamayacak kadar kuvvetlidir. Buna göre Fed, son faiz artırım döngüsüne Mart 2022'de Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin küresel istikrarı tehdit etmesi ve altın fiyatlarının yükselmesine neden olmasının hemen ardından başlarken, Fed'in enflasyonu düşürmek için sürekli bir faiz artırımı programına başlamasıyla birlikte altın fiyatları da düşüşe geçmiştir.

Buna göre mart ayında ons başına 2.000 dolara yaklaşan altın fiyatları da sonbahar aylarında 1.630 dolar civarında üçlü bir dip yaparak 2022 yılı boyunca dalgalı bir düşüş trendi içerisine girmiştir.

2023 yılına girerken ise ocak ayı ortasında enflasyonun ılımlılaştığına dair işaretler ile Fed'in faiz artırımlarının yavaşlayacağına dair beklentilerle birlikte ons altın yeniden 1.900 dolar seviyesine kadar ulaşmıştır.

Özetle yatırımcılar, daha düşük faiz oranı beklentisine yanıt olarak altına geri dönmüş ancak yatırımcıların altına olan ilgisi de altın fiyat hareketlerini etkileyen birçok faktörden sadece biri olmuştur.

Buna göre ekonomik veya siyasi çalkantılar ile merkez bankalarının altın rezervlerini artırması da faiz oranlarıyla birlikte yatırımcıların altına olan ilgisinin bir yansımasını oluşturmuştur.

Finans piyasalarının genellikle öncü piyasalar olması sebebiyle bir faktör gerçekleşmeden önce bu piyasalar üzerinde fiyatlaması yapılır. Buna beklentinin satın alınması da denilmektedir.

Faiz kararlarında da finansal piyasaları genellikle beklentiler şekillendirmektedir.

Genel varsayım olarak faiz artışı dönemlerinde altın fiyatlarının satış baskısı ile karşılaşması beklenebilir iken, piyasaların 50 baz puan artışı beklediği ve fiyatladığı bir ortamda merkez bankalarının daha küçük oranda örneğin 25 baz puanlık bir artışa gitmesi fiyatlamalar üzerinde oldukça etkili olacaktır.

Bu sebeple merkez bankalarının faiz artıracağı dönemlerde beklentilerle şekillenen bir dalgalanmanın görülebileceğini söylemek mümkündür.

Buna göre faiz artışıyla birlikte altın fiyatları üzerinde baskı oluşması beklenebilir iken, beklentilerin altında bir faiz artışı yapılması sebebiyle altın fiyatlarında yükseliş görülebilmektedir.

ABD Merkez Bankası ekonomideki para arzını kontrol etmekle görevlidir.

Başka bir deyişle Fed'in görevi, ABD ekonomisini ne çok sıcak ne de çok soğuk tutmaktır. Ekonomide ılık sıcaklık olarak tanımlanan büyümenin devam ettiği ve ücret artışları ve istihdamın sürdüğü bir ortam oluşturabilmektedir.

Merkez Bankaları ekonomik istikrarı sağlamaya yönelik faiz hamleleri büyümenin canlı kalmasını sağlarken; yaşam maliyetleri, ücret artışı ve istihdam gibi unsurları da dolaylı yoldan düzenlemiş olur. Böyle zamanlarda yatırımcılar da varlıklarının değerini koruyabilmek için 'güvenli liman' olarak görülen altına yönelmektedir. Bu eğilim sonrası da altın fiyatları da yükseliş gösterme eğilimindedir.

Altın fiyatları ayrıca yıllık olarak getiri sağlamadığı için, düşük faiz oranı diğer yatırımların da yıllık ek gelir sağlamayacağı anlamına gelerek altının cazibesini daha da artırır.

Örneğin, COVID-19 döneminde yani 2020 yılında pandemi tüm dünyaya yayılarak ciddi ekonomik belirsizliklere neden olurken, ABD Merkez Bankası mart ayında faiz oranlarını %0-0,25'e düşmüştür. Bu da gösterge 10 yıllık Hazine tahvilinin getirisini 4 Ağustos 2020'de tüm zamanların en düşük seviyesi olan %0,52'ye çekmiş ve altın fiyatlarının da Ağustos 2020'de 2.072 dolarla rekor seviyeye ulaşmasına yol açmıştır.

Fed’in faiz artırması altın fiyatlarını nasıl etkiler?