Fed’in faiz artırması borsayı nasıl etkiler?

Faiz oranlarını ayarlayarak ve diğer politika araçlarını kullanarak ABD para politikasını yönetmek.ABD finansal sisteminin sorunsuz işleyişini denetlemek.Büyük finansal kurumları ve bankaları düzenlemek.Ödeme sisteminin sorunsuz çalışmasını sağlamak.Belirli tüketici yasalarını yönetmek ve genel misyonunu desteklemek için araştırma yapmak.

ABD Merkez Bankası'nın (Fed) para politikası hamleleri, borsada yatırımcılar için büyük oynaklık yaratabilir. Fed'in beklenen eylemleri, piyasaların bir sonraki adımda nereye gideceği konusunda önemli bir öncü gösterge olabilir. Fed'in hisse senedi piyasasını ve portföylerini etkilemede oynadığı rolü daha iyi anlamak isteyen yatırımcılar, aşağıdaki soruların cevapları için okumaya devam etmelidir:
Fed, ABD'nin merkez bankasıdır. Ülke genelinde 12 bölgesel bölümü de içerdiğinden, resmi olarak Federal Rezerv Sistemi olarak bilinir.

Fed'in beş ana görevi vardır:

Fed’in faiz oranı terimi ABD Merkez Bankası Fed’in Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) tarafından belirlenen hedef faiz oranını ifade eder.

Hedef faiz oranı ya da gecelik faiz oranı olarak isimlendirilen bu oran ile ticari bankalar fazla kaynaklarını gecelik olarak birbirlerine borç verirler.

Fed’in politika yapıcı organı olan Federal Açık Piyasa Komitesi, para politikasının bir parçası olan bu hedef faiz oranını belirlemek amacıyla yılda sekiz kez toplanır.

Hedef faiz oranını Fed, ekonomik büyümeyi desteklemek için kullanır.

Dünya genelinde insanların ihtiyaç duydukları mal ve hizmetlerin fiyatlarının yükseldiği dönemlerde Fed ekonomiye doğrudan müdahalede bulunur.

ABD Merkez Bankası Fed’in böyle dönemlerde temel iki görevi vardır. Bunlardan birincisi fiyatları kontrol altında tutmak diğeri ise tam istihdamı sağlayarak üretimde meydana gelebilecek yavaşlamayı engellemek.

Tam istihdamı teşvik etmenin enflasyonu kontrol altına almaya göre daha kolay olması sebebiyle Fed önceliğini enflasyonu düşürmeye odaklar. Bu yaklaşım Fed’in para politikasında daha fazla sıkılaşmaya devam etmesi anlamına gelir.

Fed’in faiz oranını yükseltmek istemesinin altında iki temel sebep var. Bu sebeplerden ilki, yükselen enflasyona karşı ekonomide tekrar istikrarı sağlamaktır. Diğer bir önemli sebep ise enflasyonu düşürerek mal ve hizmetlerin daha ulaşılabilir hale getirilmesine yardımcı olmaktır.

Kurulması gereken en önemli denge ise burada başlar; Fed enflasyonu düşürmek için faiz oranlarını yükseltirken, sert faiz artışlarıyla ekonomi üzerinde durgunluğa da sebep olmaması gerekir.

Faiz oranları yükseldiğinde, mal ve hizmetlerin daha pahalı hale gelmesine neden olur. Çünkü yüksek faiz ortamında borç para almak daha maliyetli hale gelir. Faiz oranı yüksekse, bir ev veya araba almanın maliyeti de daha yüksek olacaktır. Bu, tüketicilerin daha az harcama yapmasına neden olarak mal ve hizmetlere olan talebi azaltır. Talep azaldığında fiyatlar da düşer, bu da enflasyonu düşürür.

Faiz oranları yükseldiğinde, şirketlerin sermaye artırması da daha pahalı hale gelir. Örneğin ihraç ettikleri tahviller için şirketler daha yüksek faiz oranları ödemek zorunda kalır. Sermaye artırmayı daha maliyetli hale getirmek, yakın vadeli kazançların yanı sıra gelecekteki büyüme beklentilerini de engelleyebilir. Sonuç olarak, faiz oranları arttıkça ileriye dönük kar beklentilerinde de aşağı yönlü bir revizyon olabilir.

Bir şirketin büyümesini azalttığı veya daha az kârlı olduğu görülüyorsa ya daha yüksek borç giderleri ya da daha az gelir yoluyla gelecekteki nakit akışlarının tahmini miktarı düşecektir. Diğer tüm şartlar sabit kaldığında ise bu şirketin hisse senedi fiyatını düşürür.

Yeterli sayıda şirket hisse senedi fiyatlarında düşüş yaşarsa, tüm piyasa veya birçok kişinin piyasayla eşitlediği kilit endeksler (Dow Jones Endüstriyel Ortalama, S&P 500 vb.) düşecektir. Bir şirketin büyümesinde ve gelecekteki nakit akışlarında düşük beklenti ile yatırımcılar, hisse senedi fiyatının değerlemesinden fazla büyüme elde edemezler. Bu, hisse sahipliğini daha az arzu edilir hale getirebilir. Ayrıca, hisse senetlerine yatırım yapmak, diğer yatırımlara kıyasla çok riskli olarak görülebilir.

Fed’in faiz artırımı kararı alması rezerv para olan doların diğer para birimlerine karşı daha güçlü bir seviyeye gelmesine sebep olur. Güçlenen dolara karşı pozisyon almak istemeyen yatırımcılar da gelişmekte olan ülke borsalarından çıkarak dolara geçiş yapar.

BIST 100 endeksinde yabancı payının azalmasıyla likidite kaybı yaşanır ve endeks üzerindeki olumsuz bir senaryoda sert hareketler gözlenir. BIST 100 üzerinde Fed’in faiz artışlarının yarattığı bir diğer önemli risk ise, yüksek faiz ortamının küresel resesyona sebep olma ihtimali olarak belirtiliyor.

ABD ekonomisinde artan bir resesyon beklentisi, BIST 100 ve diğer tüm gelişmekte olan ülke borsaları üzerinde bir satış baskısı getirebilir.

Yatırımcıların yatırım yaparken kullandığı kaynaklar yalnızca öz kaynaklar ile sınırlı değildir. Öz kaynaklarının yanında borçlanarak da yatırım yaparlar. Özellikle düşük faiz dönemlerinde yatırımcıların borçlanmayı göze alması da daha kolay olur.

Faizlerin yükseldiği durumda ise yatırımcılar yatırım yapmak yerine paralarını riskli yatırım enstrümanlarından çekerek risksiz faiz yatırımına yönelirler. Böylece riski düşük bir kazanç sağlamış olurlar.

Daha yüksek piyasa faiz oranları bu sebeple borsalar üzerinde de olumsuz bir etkiye sahip olabilir.

Fed’in faiz artışları borçlanmayı daha pahalı hale getirdiğinde, kamu ve özel sektör şirketler için iş yapma maliyeti de artar. Zamanla daha yüksek maliyetler ve daha az iş ise düşük gelirlere yol açabilir. Bu da böylelikle büyüme oranlarını ve hisse senedi değerlerini etkiler.

Federal Açık Piyasa Komitesi bir faiz artışı açıkladığında, yatırımcılar hisse senetlerini hızla satabilir ve daha risksiz yatırımlara geçebilir.

Borsa ve faiz arasında diğer bütün değişkenler sabitken, genel olarak ters bir ilişki olduğu söylenebilir. Bu yüzden faizlerin yükselmesine borsaların düşerek tepki vermesi beklenir fakat finansal piyasaların çalkantılı olduğu dönemlerde yatırımcılar faiz artışını ekonomik iyileşme için bir adım olarak da görebilir. Bu da borsalara alım getirir.

Forbes’un beş yoğun faiz artış dönemi üzerine yaptığı analizde, beş uzun vadeli dönem boyunca önde gelen üç borsa endeksinin yalnızca bir dönemdeki faiz artışı sürecinde düşüş gösterdiği görülmektedir.

Veriler birlikte incelendiğinde, S&P 500 beş dönemin tamamında yüzde 30'luk bir medyan artışı gösterirken, Nasdaq yaklaşık yüzde 27'lik bir medyan artışı sağlamıştır. Dow Jones ise yüzde 17,4'lük bir medyan artışına ulaşmıştır.

29 Haziran 2004'ten 17 Eylül 2007'ye kadar olan bir dizi faiz artışı sırasında, faiz oranı yüzde 1,0'dan yüzde 5,25'e yükselmiş ve Dow Jones endeksi ise yüzde 28,7 değer kazanmıştır.

Yükselen faiz oranlarının hisse senetlerinin düşmesine yol açtığı fikrine karşı daha yakın vadeli hareketleri incelendiğinde ise 2017 yılında Fed’in faiz oranlarını üç kez artırmasına karşı S&P 500 yüzde 18'den fazla değer kazanmıştır.

Finans sektörü, tarihsel olarak faiz oranlarındaki değişikliklere en duyarlı sektörlerden biri olmuştur. Faiz oranları yükseldikçe genişleyen kar marjları ile bankalar, sigorta şirketleri ve aracı kurumlar gibi kuruluşlar genellikle daha yüksek kazançlar sağlarlar.

Bankaların artan kredi faizlerinden elde ettikleri kazançlar yükselen faizlerle birlikte artsa da krediyi alan birey ve kurumların krediyi geri ödeme güçlüklerinin ortaya çıkması bankaların daha fazla sorunlu varlığa sahip olmasına sebep olabilir. Elindeki sorunlu varlık miktarı artan bankalar açısından faiz artışlarının böyle negatif bir etkisi de vardır.

Teknoloji sektörü ise faiz oranlarından çok az etkilenen ve yüksek büyüme gösteren bir sektördür. Ayrıca belirsizliğin hâkim olduğu dönemlerde yatırımcılar borsalara kote olmuş istikrarlı teknoloji firmalarını arama eğilimindedir.

Yüksek maliyetleri dengelemek için fiyatlandırma gücü olmayan şirketler enflasyonist bir ortamda azalan kar marjları ile karşı karşıya kalabilir.

Öncelikle gayrimenkul yatırım ortaklıkları, ekonomik büyümeden yararlanma eğiliminde olan bir sektördür. Ancak çoğu GYO, yüksek oranda borçlanarak faaliyetlerini sürdürürler. Bu sebeple faiz oranlarıyla birlikte borçlanma maliyetinin de artması GYO’ları oldukça negatif etkiler.

Perakende sektöründe ise yüksek enflasyon ve borçlanma maliyetlerinin yükselmesinin tüketici harcamalarını düşürmeye başlayacağı beklentisiyle faiz artışlarından olumsuz etkilenir.

Otomotiv sektörü faiz oranlarındaki artışın kredi ile otomotiv almanın maliyetini artırması sebebiyle faiz artışlarının otomotiv satışlarına negatif yansıyacağının düşünülmesi otomotiv sektörünü de olumsuz etkilenen sektörlerden biri yapıyor.

FED faiz artırırsa borsa ne olur? FED faiz kararı ne zaman?