Hollanda Hastalığı
Kaynak Dağılımı Etkisi: Enerji sektörünün kar marjındaki hızlı artış şirketlerin ve dolayısıyla arzında diğer sektörlerden enerjiye kaymasına sebep olmuştur. Diğer sektörlerdeki arz azalışı arz eğrisini sağa yaklaştırır.Harcama Etkisi: Ani ve büyük sıcak para girişi toplumsal refahı arttırır. Artan toplumsal refah talep eğrisini sağa yöneltir. Çünkü halk harcama yapmaktan ve talep etmekten çekinmez olur. Aşağıdaki grafikte ilk denge konumu A iken son denge konumu C’ye yönelir ve ticaret dışı mallarda enflasyon sorunu doğar. Bu da sektörel kaçışları yani sanayisizleşmeyi hızlandırır.Likidite Etkisi: Ani kazanç ile cari fazla vermeye başlayan pazarlarda özel sektöre dengeleyici görev düşer. Özel sektör cari fazlaya dolayısıyla ulusal paranın aşırı değerlenmesine engel olmak adına dış yatırım yoluyla cari dengeyi yakalamalıdır. Fakat Hollandalı şirket daha çok elde ettikleri sermaye ile yalnızca düşük kar marjları ile aracılık suretiyle ticarete devam etmiş uzun vadeli yatırımlardan kaçmıştır. Bunun neticesinde de iç üretim oldukça azalmış ve nispi denge sağlasa da katma değerli üretim yani sanayi gücünü yitirmiştir.Dünya Fiyatları: Güçlü Florin ile tarım ürünlerini başta olmak üzere tüketim mallarını oldukça düşük maliyetler ithal edebilen Hollanda tarımsal ihracat gücünü ve dolayısıyla da pazarlarını kaybetti bunun neticesinde uzun vadede hanehalkı enflasyonu için ur dalgalanmalarına karşı zayıfladı.Hollanda’nın tedavi yöntemi biz de sonuç verir mi?İktisat biliminin ortaya koyduğu teorilerinin denklemlerin zenginlik hissiyle tepetaklak olması insanın ne kadar rasyonel yapar?Geçen yazımız bahsettiğimiz gibi Doğu Akdeniz’de Doğal Gaz bulunması halinde bunu finanse ve kanalize edebilecek bizi Hollanda Hastalığına terk etmeyecek nitelikli kadrolarımız var mı?
Ekonomi kendi içinde paradokslar ve lanetler barındırır. Bu paradokslardan bazıları neo-klasik iktisat ile açıklanabilmiş ve tecrübe edilmeden olası sebepleri tespit edilip gerekli önlemlerin alınması suretiyle engellenebilmiştir. Fakat, lanetler için aynısı geçerli değildir. Lanetler tecrübe edildikçe önlemler konusunda fikir sahibi olunabilir. Ekonomideki lanetler büyük yıkıntılar ve musibetler arasından doğar. Bu lanetler çoğu zaman ilk nüksettiği bölgenin ya da ürünün adıyla anılır. Öte yandan ekonomi de kronik sorunlar çözümlenmesi paradoksal olarak namümkün vakalarda vardır. Bu sorunları neo-klasik iktisadın zayıf karnını oluşturuyor. Temel ve kapsayıcı ekonomik teorinin oluştuğuna nisbi bir inanç olsa da zincirleme reaksiyonlar ancak tecrübe edildikten sonra tanımlanabilir. Gelin bu yazımızda son yüzyılda adı konmuş bir lanet olan “Hollanda Hastalığı”nı inceleyelim. Ardından sersinin ikinci yazısında Japonya Deflasyonuna değineceğiz. Hollanda Hastalığı için direkt ve tek bir tanım yapmak açıkçası doğru değildir. Bundan dolayı süreci, sonuçlarının kavramak hastalığı kavramak için bir yol olarak izlenmeli. 1960’larda Hollanda’da oldukça zengin doğalgaz rezervleri keşfedildi. Bu keşfin ardından Hollanda ekonomisine beklenenden daha fazla sıcak para girdisi yaşandı. Sıcak para öncelikle dönemin Hollanda dövizi Florin aşırı değer kazanmış ve halkta zenginlik etkileri görülmeye başlandı. Zenginlik etkisi, harcamalarda artış toplumun tasarruf alışkanlıklarını kaybetmesi ve hızlı tüketim ürünlerine talebin artışı olarak açıklanabilir. Bundan yola çıkarak diyebiliriz ki, bu hastalığın ortaya çıkması için gereken etmen hızlı zenginleşme ya da sıcak para girişi. Peki, bu hastalık yıkıcı etkisinin nasıl gösteriyor? Sıcak para girişi yatırımın, refahın artışı ve Florin’in evülasyonu gibi pozitif sıfatlarla süslü terimlerle desteklenebilecekken mutluluk zehirlenmesi ile sonuçlanabilir. Hollanda’da zenginlik etkisiyle artan tüketim iç pazarın arz limitlerini aşmaya başladı. Daha sonra değer kazanan Florin aracılığı ile iç pazarın rekabet edemeyeceği fiyatlarla tüketim malları için ithalat başladı. Aynı zamanda iç pazar ihracat gücünü de kaybetmeye başladı çünkü Florin’in artan değeri dış ticarette Hollandalı şirketleri tercih edilemez yaptı. İç pazara ve ihracata yönelik üretim yapan şirketlerin kar marjı düştü ve şirketler sektörleri terk etmeye başladı. Neticesinde, Hollanda’da sanayisizleşme yani hali hazırda açık olan sanayi kuruluşlarından kapanma ve daralma görüldü. Yaşanan bu küçülmeye neticesinde işsizlik arttı ve uzun vadede fakirlik etkisi belirdi. Bu etki ile toplum harcamalarında kısıntıya tasarruflarında artışa yöneldi ve ekonomik durgunluk doğdu. Yukarıdaki paragraftaki neden-sonuç ilişkisini en tepen en aşağıya kadar bir adım geri çekilip incelersek ortaya çıkan sonuç şu: ani ve büyük ölçekli zenginleşme orta vadede durgunluğu, uzun vadede gerilemeyi doğuruyor. Şu noktada bir tanım yapmak gerekirse Hollanda Hastalığı 1977 yılında The Economist dergisinde yayımlanan “ani zenginleşme kaynağına kavuşan bir ekonomide mevcut üretim faktörlerinin diğer üretim alanlarından çekilip yeni kaynağa yönelmesi sonucunda toplam üretimin azalması” tanımı kullanılabilir. Bu hastalık ani ve büyük ölçekli sıcak para girişinin bir neticesi olarak görülse de her büyük ölçekli sıcak ve ani para girişi Hollanda Hastalığı ile sonuçlanmaz. Sıcak para akışının sebeplerini 3 temel başlık altında toplayabiliriz. Bunlar doğal kaynaklara dayalı sektörler, uluslararası ticarete konu olan sektörler ve ulusal pazara yönelik sektörlerdir. Aşağıdaki tabloda 1974-1981 yılları arasında Hollanda devlet bütçesinde doğalgazın yeri verilmiştir. Buradan da görülebilineceği üzere bu üç başlık arasından Hollanda’nın hastalığına en uygun sebep doğal kaynaklara dayalı sektörler olarak duruyor. Bunun için Hollanda Hastalığı ekonomi literatüründe “doğal kaynak laneti” başlığı altında inceleniyor. Hollanda’nın hatalarının maliye politikası olarak sonra inceleyelim. Gelin öncelikle kısa kısa da olsa mikro-ekonomik anlamda hastalığa sebep olan sarmalı değerlendirelim. Aşağıdaki tabloda Hollanda hükümetinin bu sıcak parayı nereye yönlendirdiğini anlamak adına GSYİH’da kamu harcamalarının yeri ve bu harcamalarda sosyal güvenlik harcamalarının yeri gösteriliyor. Tablodan da görülebileceği üzere Hollanda hükümeti ciddi yüksek meblağlarda sosyal güvenlik harcaması yapmış ve bu yardımların suiistimal edilmesine engel olamamıştır. 1982 yılında yayımlanan bir rapora göre yaz döneminde 300 bin kişi rapor alarak işe gitmezken toplam işsiz sayısı 420 bin kişi olarak belirlenmiş. Bu sayıları başka bir şekilde okursak halk hızlı ve devlet eliyle gerçekleşen zenginleşme sonucu çalışmaya dahi gerek duymamış. Hollanda 1970 - 1980 yılları arasındaki petrol krizlerinin de etkisiyle yaşadığı hızlı refahın olumsuz sonuçlarından kurtulmak için öncelikle sosyal güvenlik harcamalarını kıstı. Ardından toplumsal refahın azalmasına müteakip sanayi girişimcilerini destekledi ve yeniden refah vaadi ile sanayisinin ortaya koydu. Son olarak da 1980’lerde kaybettiği tarım pazarının endüstriyel yöntemler sayesinde şu an dünyanın en önemli pay sahiplerinden biri oldu. Hollanda gibi Norveç’te 1970’lerin başında kuzey bölgelerinde petrol keşfetti. Fakat Norveç Hollanda’nın düştüğü tuzağa düşmeyerek buradan elde ettiği geliri bir fon oluşturup orda değerlendirdi. Direkt iç pazara yansıtılmayan bu ani refah artışı pazarın hazmedebileceği düzeylerde topluma mal edildi. Bu fon aracılığı ile Avrupa ülkelerine kredi dağıtan ve yatırımlar yapan Norveç hem uzun vadeli kayıplardan hem de sosyo-ekonomik dengelerin bozulmasından kurtuldu. Hollanda Hastalığı aslında pek çok ülke tarafından yaşanmış fakat adı ve tedavisi belirlenmemiş bir rahatsızlıktı. Norveç’in önleyici tedbirleri ve Hollanda’nın toparlanma hamleleri de tedavi için ekonomistlere yol gösterdi. Ne var ki başta Azerbaycan ve Venezüella olmak üzere pek çok ülke Doğal kaynak lanetinden doğan Hollanda Hastalığı ile mücadele ediyor. Geçtiğimiz yıl Manat’ın devüle edilmesi de aslında ihracat anlamında Azeri sanayisinin güç kazanma hamlesiydi. Öte yandan Venezüella’da Hollanda hastalığının çok ileri derece sorunlarıyla mücadele ediyor. Sanayisi tamamen tükenen ve dışa bağımlı hale gelen Venezüella ekonomisi petrol fiyatlarındaki düşüşle tamamen sıfırı tüketti. Son olarak Hollanda gibi bu rahatsızlığı aşmış ülkelerde halen metastaz riski olduğu için emeklilik yaşının arttırılması, sanayinin teşviki ile perhize devam ediliyor. Türkiye 2001 yılında krizin ardından 65 milyon nüfusu ve yeni gelişen tüketim alışkanlıklar için FED’in 2010 yılındaki parasal daralma kararına kadar sıcak para için oldukça iyi liman halini aldı. USD/TL kurunun 2 lira dolaylarında olmasının da etkisiyle tarımda ithalata, yatırımda inşaat yönelen Türkiye geçen yılki döviz kriziyle birlikte o dönem günü kurtarmak için yaptıklarının cezasını çekiyor. Sanayi üretimde nüfusa paralel olmayan artış değerleri ve biten tarım ile dövize karşı hassaslaşan ülkemizin bugünkü halini zenginleşmeden zenginlik etkisi yaşamanın sonucu olarak görebiliriz. Yüksek rantlarla beton satımı ve katma değer üretmekten yoksun ara parça üretimiyle ihracatın nispi büyük katmasal küçük olması belki bir gün Türkiye hastalığı olarak anılır. Yazar: Erkan BAYRAM