İşsizlik nedir? İşsizlik oranı nasıl hesaplanır?

Bir ülkede çalışmak isteyen ancak iş bulamayan kişilerin sayısını gösteren veriye işsizlik oranı denir. Bu oran bir ülkenin iş gücü piyasasına ışık tutması açısından oldukça önemlidir.
Hiçbir rakam iş gücü piyasasının tüm nüanslarını eksiksiz olarak veremese de, işsizlik oranı iş gücü piyasasının genel görünümüne dair önemli ipuçlarına ulaşılmasına imkan tanır.

İşsizlik verileri ülkenin ekonomik durumuna dair önemli ipuçları verirken, politika kararlarını şekillendirebilmesi sebebiyle de faydalı bir makroekonomik faktördür.

Bir ülkede işsizlik oranının yüksek olması ise ekonomik sıkıntıların yaşandığının bir göstergesi olabilir. Bu yönüyle işsizlik oranı, finans piyasalarını da etkileme gücüne sahiptir. Bu sebeple yatırımcılar da bu makroekonomik göstergeyi yakından inceler.

Bu makalede, iş gücü piyasasının önemli dinamiklerini anlayabilmek için “İşsizlik nedir?”, “İstihdam türleri nelerdir?”, “İstihdam verileri nelerdir?”, “Türkiye’de işsizlik oranı nasıl hesaplanır?”, “İşsizlik oranı düşürmek için neler yapılabilir?”, “İşsizlik oranı borsaları nasıl etkiler?”, “İşsizlik oranıyla birlikte izlenmesi gereken veriler nelerdir?” gibi soruları cevaplayacağız.

Çoğu insan işsizliğin sade bir kavram olduğunu ve işi olmayan herkesin bu tanım içinde yer aldığını düşünür. Ancak, bu kavram sanıldığı kadar basit değildir.

Bu nedenle ortak kabul gören bir işsizlik tanımına ihtiyaç duyulmuş ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) işsizliği çalışmaya hazır ve iş arayan kişilerin oluşturduğu bir kavram olarak açıklamıştır.

Ancak, işsizlik verilerinin gecikmeli veriler olması sebebiyle bu veri değişen ekonomik koşulları öngörmek için kullanılmaz. Çünkü bu veri, aktiviteler gerçekleştikten sonra ortaya çıkan yükseliş veya düşüşü gösterir. Fakat bu veriyle finans piyasalarındaki beklentilerin karşılanıp karşılanmadığı öğrenilebilir. Bu sebeple de piyasalar tarafından yakından takip edilir.

Ayrıca işsizlik verisi genellikle ekonominin genel performansıyla korelasyon içindedir. Yani, ekonomi kötü durumda olduğunda ve istihdam azaldığında işsizlik oranının yükselmesi beklenebilir. Ekonomi sağlıklı bir oranda büyüdüğünde ve istihdam nispeten bol olduğunda ise işsizlik oranının düşmesi beklenebilir.

İstihdam ülkedeki mevcut iş gücünün ekonomik faaliyetler içerisinde çalıştırılmasıdır. İstihdam kavramı bir ekonomide belli bir dönemde mevcut üretim ögelerinin var olan teknolojik düzeye göre hangi oranda kullanıldığını ifade eder. İstihdam kavramı dar ve geniş olmak üzere iki şekilde ele alınır.

Bunlardan ilki olan dar istihdamda emeğin, yani çalışanların üretim sürecinde kullanılması incelenir. Diğer istihdam çeşidinde ise yani geniş çaplı istihdamda emek, sermaye, toprak gibi üretim sürecinde rol alan tüm faktörler incelenir.

Dar tanımlı istihdam türleri ise sözleşmede istihdam edilen çalışanın üretime ne kadar ve ne süreyle dahil edilmiş olduğuna göre farklılık gösterir. Bu kapsamda istihdam türleri tam istihdam, eksik istihdam ve kayıt dışı istihdam olarak gruplandırılabilir.

Tam istihdam; sözleşmedeki şartların tam olarak yerine getirildiği istihdam türüdür. Hem işveren hem de çalışan üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmekle yükümlüdür. Tam istihdamın yaygın olduğu ülkelerde işsizlikle ilgili istatistikler de daha nettir. Ülkedeki çalışan sayısı da işsiz sayısı da kolaylıkla bilinebilir.

Kayıt dışı istihdam; sosyal güvenlik açısından niteliği itibariyle yasal işlerde çalışarak istihdama katılan kişilerin, çalışmalarının gün veya ücret olarak ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına hiç bildirilmemesi ya da eksik bildirilmesi olarak tanımlanabilir. Bu tanıma göre üç türlü kayıt dışı çalışma söz konusudur:

1. Çalışanların Sosyal Güvenlik Kurumuna hiç bildirilmemesi,

2. Çalışma gün sayılarının eksik bildirilmesi,

3. Sigorta primine esas kazanç tutarlarının eksik bildirilmesidir.

Eksik istihdam, ülkede var olan iş gücünün tam anlamıyla kullanılmadığı istihdam türüdür. Eksik istihdam üç grup insanı kapsamaktadır: aktif olarak iş arayan işçiler, tam zamanlı çalışmak isteyen ancak yarı zamanlı saatlere razı olmak zorunda kalan yarı zamanlı işçiler ve çalışmak isteyen ve çalışabilecek durumda olan ancak aktif olarak iş aramaktan vazgeçmiş işçilerdir.

Diğer iş gücü istatistikleriyle karşılaştırıldığında, eksik istihdam oranı nispeten yeni bir kavramdır. Şu anda ölçülen şekliyle eksik istihdam 1994 yılında izlenmeye başlanmıştır. Geçmiş verilerin eksikliği, mevcut rakamları geçmiş iş gücü piyasası performansı ile bir bağlama oturtmayı zorlaştırmaktadır.Ancak, eksik istihdamın iş gücü piyasasına ilişkin farklı bakış açısı sunması onu önemli bir ekonomik gösterge haline getirmiştir.

Tarım dışı istihdam imalat, inşaat ve mal şirketlerinde kaç kişinin istihdam edildiğini gösteren aylık bir istatistiktir. Tarım dışı veya NFP olarak da bilinir. Tarım dışı istihdam, tarım işçilerini, özel hanelerde ya da kar amacı gütmeyen kuruluşlarda çalışanları istatistiklere dahil etmez.

Tarım dışı istihdam verileri, ABD'de Çalışma İstatistikleri Bürosu tarafından, Türkiye'de ise TÜİK tarafından yayımlanır. Bu veri ABD'de genellikle ayın ilk cuma günü paylaşılır. Manşet rakam, bir aylık süre zarfında ekonomiye eklenen veya kaybedilen iş sayısını temsil eder ve daha sonra ekonominin sağlığının bir ölçüsü olarak bir önceki ayın verileriyle karşılaştırılır.

Tarım sektörü dışında çalışan kişilerin sayısının bir ayda gösterdiği değişimi ortaya koyan bu önemli veri, iş gücü ve ekonominin performansı hakkında da ipucu verir. Ayrıca bu verinin politika yapıcıların gelecekte yapacakları hamlelere de yol gösterici bir özelliği vardır. Örneğin, ABD Merkez Bankası (Fed), beklentilerin üzerinde gelen güçlü bir tarım dışı istihdam verisi sonrasında faizleri daha fazla artırmayı isteyebilir.

ADP istihdam verisi, ABD'deki özel istihdam seviyesini izleyen aylık bir ekonomik veridir. Özel istihdam alanlarında yaşanan aylık değişimleri ölçer. ABD'deki tüm özel sektör çalışanlarının yaklaşık beşte birinin maaş bordrosunu işleyen bir şirket olan Automatic Data Processing tarafından yayımlanır. Bu gösterge genellikle ayın ilk haftasında çarşamba günleri açıklanır. ADP Ulusal İstihdam Raporu, ADP İş Raporu veya ADP İstihdam Raporu olarak da bilinir. Piyasaları etkileyen en önemli ekonomik verilerden biri olan tarım dışı istihdam verisinden önce açıklanması, yatırımcılara istihdam verisi öncesinde fikir sahibi olma imkanı tanır.

Bu veri haftalık bazda işsizlik maaşı için başvuruda bulunan kişilerin sayısını belirtir. Bu haftalık gösterge, güncel verilere ulaşılması açısından oldukça önemlidir. Çünkü diğer veriler daha çok aylık ve çeyreklik bazda raporlanırken, zamansallıktan dolayı bazen fikir verme noktasında geç kalabilmektedir. Ancak bu veriyle birlikte incelendiklerinde gelişmelerin daha güncel olarak görülmesi sağlanır. Yatırımcılar ise işsizlik maaşı başvurularındaki aşağı yöndeki bir eğilimi ülkede iş gücü piyasasının sağlam kaldığına dair önemli bir işaret olarak görürken tersi bir durumda gelecek dönemlerde işsizliğin artabileceğini düşünmeye başlar.

Açık iş başına iş arayanların sayısı iş gücü piyasasının gücünü gösteren bir diğer önemli göstergedir. İşsizlerin (işi olmayan ancak aktif olarak iş arayan çalışanların) açık iş ilanlarına başvurma oranını gösterir. ABD’de yayımlanan bu veri İş Açıkları ve İş gücü Devir Anketi (JOLTS) ile ölçülmektedir.

JOLTS anketi tarihsel bazda en yeni ölçümlerden biridir ve 2000 yılından sonrasında ölçülmeye başlanmıştır. Geçmiş verilerin azlığı ise son rakamları daha geniş bir bağlama oturtmayı zorlaştırmaktadır. Bu sebeple tek başına çok anlamlı bir sonuç vermese de yeni işlere işsizlerin başvurma sayısını ölçerek, herhangi bir zamanda iş bulmanın ne kadar kolay veya zor olduğuna dair bir fikir verir.

Bu verilerden en önemlisi ise işsizlik oranıdır. Bu sebeple yazımızın devamında işsizlik oranını ayrıntılı olarak inceleyeceğiz.

Türkiye İstatistik Kurumu yani TÜİK, Türkiye'deki işsizlik oranının hesaplanmasında Uluslararası Emek örgütünün hesaplama yöntemini kullanır. Bu yönteme göre 15 yaşından büyük olan ve tam gün çalışmayan kimseler gruplara ayrılmaktadır.

İşsizliğin diğer değişiklikler veya farklı insan grupları arasında yorumlanmasıyla ise nüfus ve ekonomik faaliyetler ile farklı yaş grupları arasında karşılaştırmalar yapılabilmesine ve cinsiyet ya da coğrafi bölge bazlı inceleme yapılmasına imkan tanınır.

Ayrıca, TÜİK'in kullanmış olduğu standartta son üç ayda iş arayan ve 15 gün içerisinde istihdamı sağlanacak olan kişiler işsiz grubuna girmektedir. Bu sayılar dikkate alınarak oran belirlemesi yapılır.

Bu hesaplamalar yapılırken iş bulma ümidi olmayan ve 3 aydır iş aramayı bırakan, iş bulursa çalışacak kişiler, mevsimlik işçiler, hali hazırda işi olduğu için iş aramayanlar, ev kadını olanlar, öğrenci olanlar, engelli oldukları için çalışamayanlar ve emekli vatandaşlar ise işsiz tanımı içinde yer almamaktadır.

Bu sayı, bir ülkenin işsizlik sigortasına kayıtlı olan kişi sayısından veya iş arama aktivitesinde olan kişi sayısından alınabilir. Özetle 15 yaşından büyük olup da son üç ay içinde iş arayan ve 15 gün içinde işbaşı yapmaya hazır olduğunu bildirenlerin toplam iş gücüne bölünmesiyle işsizlik oranı hesaplanır.

Yani işsizlik oranını hesaplamak için şöyle bir denklem kullanılır:

İşsizlik Oranı = Son 3 ayda iş arayan ve 15 gün içinde işe başlayabilecek durumda olanlar / Toplam iş gücü

Bu sistemin en önemli eksikliği ise bir kişinin işsiz sayılabilmesi için son üç ay içinde başvurmuş olması gerekmesidir. Gelişmiş ülkelerde insanlar başvurularını sürekli yenilese de gelişme yolundaki ülkelerde bu yenileme çok sık gerçekleşmiyordur. Bu sebeple işsiz sayısı da gerçekte olduğundan daha az görünebilir. Bu da ölçüm doğru olsa da yöntemin zaman zaman tam anlamıyla sağlıklı sonuç vermemesiyle sonuçlanabilir.

Net bir sonuç vermese de işsizlik oranının yüksek olması, bir ülkenin ekonomik olarak zor durumda olduğunu gösterirken, bu oranın düşük olması ise bir ülkenin ekonomik olarak sağlıklı olduğuna işaret eder.

İşsizlik oranını düşürmek için hükümetler pek çok farklı strateji izleyebilirler.

Bunların başında ise ekonomik büyümenin teşvik edilmesi gelir. Ekonomik büyüme, iş olanaklarının artmasına ve işsizliğin azalmasına neden olur. Bu yüzden, ekonomik büyümenin teşvik edilmesi ülke ekonomisi ve işsizlik oranının azalması için önemli bir katalizördür.

İşsizlik oranının düşürülmesi için yapılabilecek bir diğer önemli eylem ise istihdam yaratma programlarının oluşturulmasıdır. Devlet tarafından desteklenen ve işsizlik oranını azaltmak için tasarlanmış programlar, işsiz olan kişilerin iş bulmalarını kolaylaştırırken, işletmelerin iş gücüne ihtiyacı olan kişileri bulmalarına da imkan tanır.

İstihdam yaratma programları oluşturulurken önem verilmesi gereken en önemli konuların başında ise İşletmelerin desteklenmesi gelmektedir. İşletmelerin desteklenmesi, yeni iş olanakları yaratılmasına ve işsizliğin azalmasına neden olur. Bu ayrıca ülke çapında istihdamın etkinliğini artırarak ekonomik büyümeyi de olumlu anlamda etkiler.

İşletmelerin nitelikli iş gücüne ulaşması için ise eğitim ve yetiştirme programları düzenlenmelidir. Bu niteliksiz iş gücünün eğitilerek katma değer üretebilir hale gelmesine imkan tanır. Böylelikle işsiz olan kişilerin iş bulmaları ya da yeni iş gücü oluşturmaları kolaylaşırken, işletmelerde çalışanlarından alabilecekleri maksimum verimi elde etmiş olurlar. Bu sebeple, eğitim ve yetiştirme programlarının desteklenmesi de işsizlik oranını azaltmak için oldukça önemlidir.

İşsizlik oranının ülkedeki iş gücü piyasasının genel durumunu anlattığından bahsetmiştik. İşsizlik oranı, işsiz olan kişilerin sayısının ne durumda olduğunu gösterirken aynı zamanda ülke borsalarının performansı üzerinde de fikir sahibi olmayı sağlar.

Ancak, yatırımcılar için işsizlik oranının borsalara etkisi çeşitli şekillerde olabilir. Çünkü işsizlik oranı gecikmeli bir veridir. Bu sebeple verinin borsa üzerindeki etkisi aslında tamamen mevcut endişelere sunduğu yanıtla ilgilidir. Yani borsada faiz artışlarıyla ilgili bir endişe fiyatlanıyorsa güçlü bir istihdam borsanın çok da hoşuna gitmeyebilir ancak resesyon endişesinin boy verdiği bir ekonomide istihdamın arttığını görmek herkesin içine bir miktar su serpeceği gibi borsada da yükselişe öncülük edebilir.

Ancak, işsizlik oranı ve borsalar arasındaki ilişki genellikle negatif bir ilişkidir. Ekonomik krizler, işletmelerin kapatılmasına, işlerin kaybedilmesine ve tüketici harcamalarının azalmasına neden olur.

Öncelikle yüksek işsizlik sebebiyle tüketici harcamalarının azalması; işletmelerin satışlarının azalarak, karların düşmesine yol açar. Bu durum, işletmelerin değerlerinin düşmesi ve borsaların performansının gerilemesine sebep olur.

Aynı zamanda yüksek işsizlik oranı faiz oranlarının yükselmesine de neden olabilir. Yatırımcıların borsalara yatırım yapmak yerine faiz getirisi elde etmek için tahvil ve bono gibi yatırımları tercih etmeleri ise borsalar üzerindeki geri çekilmenin hızının artmasına yol açabilir.

Ancak, işsizlik oranı yüksekken borsalarda yatırım yapmanın riskleri olduğu kadar fırsatları da olabilir.

Yüksek işsizlik olduğu dönemlerde devletler, ekonomiyi canlandırmak için fiskal ve moneter politikaları devreye almaya başlayabilir. Bu uygulamalar ise ekonomik büyümeyi teşvik ederek borsaların performansını iyileştirebilir.

Yüksek işsizlik oranı ayrıca yatırımcıların borsaların ucuz olduğunu düşünmelerine de neden olabilir. Bu da yatırımcıların borsalara yatırım yaparken daha cazip fırsatlar elde edebileceklerini düşünmelerine ve borsalara nakit girişi olmasını destekleyebilir.

Sonuç olarak, işsizlik oranının borsa performansına etkisi çeşitli şekillerde olabilir. Burada en önemli faktör dönemsel olarak beklentilerin ne durumda olduğudur.

Ayrıca borsaları etkileyen tek makroekonomik faktör işsizlik oranı değildir. Örneğin, ekonomik reformlar yapılması, yatırımların arttırılması gibi faktörler de borsaları etkileyebilir.

Bu sebeple daha fazla ayrıntılı bilgiye ulaşmak için "Hisse senedi fiyatlarını etkileyen makroekonomik faktörler nelerdir?" başlıklı yazımızı okuyabilirsiniz.

İşsizlik oranı, bir ülkedeki ekonomik durumun görülmesini sağlayan gecikmeli verilerin en önemlileri arasında yer alır. İşsizlik oranı ülkedeki iş gücü hakkında önemli ipuçları verse de tek başına anlamlı sonuçlar üretmekte yetersiz kalmaktadır.

Ekonomi ve borsalar üzerindeki gelişmeleri daha sağlıklı olarak anlamak için bu sebeple işsizlik oranıyla birlikte izlenmesi gereken bazı veriler vardır. Bunlardan başlıcaları ise şunlardır:

Ekonomik büyüme: İşsizlik, ülkelerin ekonomik büyümesini olumsuz etkileyebileceği gibi bazen katma değerli üretime yönelme sonucunda ekonominin gelişmesine de faydalı olabilir. Bu sebeple işsizlik oranının yanı sıra ekonomik büyüme verileri de genel ekonomik görünüm için incelenmelidir.

Faiz oranları: Yüksek işsizlik oranı, politika yapıcıların faiz oranlarında değişime gitmelerine neden olabilir. Faiz oranlarındaki değişiklikler ise piyasa katılımcılarının yatırım tercihlerinin değişmesine ve dönem dönem faiz getirisi elde etmek için tahvil ve bono gibi yatırımlara yönelmesine sebep olabilir. Bu sebeple işsizlik oranıyla birlikte faiz oranları da yakından incelenmelidir.

Tüketici harcamaları: İşsizlik oranı yüksek olduğunda genellikle tüketici harcamaları düşüş gösterir. Tüketici harcamalarındaki bu düşüş ise işletmelerin satışlarını azaltarak, karlılığı düşürür. Bu durum ise işletmelerin değerlerinin düşmesine ve borsaların performansının kötüleşmesine neden olabilir. Ancak tüketiciler, yüksek enflasyon ortamlarında işsizliğin yüksek olmasına rağmen satın alma eğilimlerini borçlanarak da olsa sürdürmek isteyebilirler. Bu sebeple daha geniş bir çerçeveden ekonomiye bakabilmek amacıyla tüketici harcamaları da işsizlik oranıyla birlikte incelenmelidir.

Fiskal ve Moneter politikalar: İşsizlik oranıyla birlikte uygulanabilecek fiskal ve moneter politikaların etkileri de ekonomik performansı takip etmek için oldukça önemlidir.

İşletmelerin finansal raporları: İşsizlik oranının yükselmesi, işletmelerin satışlarını ve karlarını etkileyebilir. Ancak, genel ekonomideki iyi görünüme rağmen bazı şirketler zarar edebileceği gibi genel ekonomik ortamdaki bozulmalara rağmen bazı şirketler iyi bir performans gösterebilirler. Bu sebeple yatırımcılar, bir borsanın performansını incelerken işsizlik oranıyla birlikte işletmelerin finansal raporlarını da yakından takip edilmelidir.

Bu verilerin işsizlik oranıyla birlikte incelenmesi genel ekonomik görünüm üzerinde daha ayrıntılı bilgi sahibi olmaya ve borsa ya da diğer yatırım araçları üzerinde uygun bir strateji hazırlamaya yardımcı olurken, daha bilinçli kararlar almaya da olanak tanır.

İşsizlik nedir? İşsizlik oranı nasıl hesaplanır?