Jeopolitik gerilim dönemlerinde altın düşer mi?: Savaşlar, altın fiyatlarını nasıl etkiler?
Jeopolitik risk, bir ülkenin politikalarının veya eylemlerinin diğer ülkelerin siyasi, sosyal veya ekonomik politikalarını etkileme potansiyeli olarak tanımlanır. Bu tür olaylar arasında terör saldırıları, savaşlar, diplomatik krizler veya ticaret anlaşmazlıkları gösterilmektedir. Bu durumlar ise genellikle küresel finans piyasalarında dalgalanmalara ve yatırımcıların risk algısındaki değişikliklere yol açmaktadır.
Altın ise jeopolitik olaylara karşı kısa vadede genellikle olumlu tepki vermektedir. Bunun temelinde ise belirsizlik arttığında yatırımcıların güvenli liman varlıklara yönelmesi yatmaktadır. Bu ise altının ekonomik kriz veya siyasi belirsizlik dönemlerinde kazanç sağlama potansiyelinin olduğunu göstermektedir. Ancak jeopolitik olaylar, altın piyasasını her zaman aynı şekilde etkilememektedir. Buna göre bu etki, olayın türüne, büyüklüğüne ve dünya genelindeki ekonomik koşullara bağlı olarak değişiklik gösterebilmektedir.
Jeopolitik olayların altın fiyatlarını nasıl etkileyebileceğini anlamak ise yatırımcıların gelecekteki belirsizliklere karşı daha dirençli bir portföy oluşturmalarına yardımcı olabilir. Bu sebeple makalemizde jeopolitik riskleri doğru bir şekilde değerlendirebilmek ve portföy güvenliğini sağlayabilmek için tarihteki örnekleriyle birlikte jeopolitik risklerin altın fiyatları üzerindeki etkisini inceleyeceğiz.
Jeopolitik kaygılar arasında gösterilen askeri çatışmalar, iç savaşlar, terörist saldırılar ve yaptırımlar, genellikle farklı ülkelerin politikalarının veya eylemlerinin de şekillenmesine yol açmaktadır. Bazı analistler, 2020 yılında koronavirüsün yayılması sonrasında salgın hastalıkları ve pandemileri de jeopolitik riskler arasına dahil etmektedir. Bu faktörler ise jeopolitik riski ölçmek için bir dizi endeksin ortaya çıkmasına yol açmıştır.
Bu endeksler arasında muhtemelen en bilineni de Fed ekonomistleri tarafından oluşturulan Jeopolitik Risk Endeksi'dir (GPR). Endeks, 11 ulusal ve uluslararası gazetenin elektronik arşivindeki “askeri gerginlik”, “savaş” ve “terörist tehdit” gibi belirli anahtar kelimelerin geçtiği yerlerin sayısını kaydederek ortaya anlamlı bir sonuç çıkarmayı hedeflemektedir.
Aşağıdaki grafik ise GPR endeksinin 1985'ten bu yana nasıl dalgalandığını göstermektedir.
Kaynak: Dario Caldara – Matteo Iacoviello
Yukarıdaki grafikte de görüleceği üzere GDR endeksi, gerilimlerin tavan yaptığı dönemlerde pik noktalarına ulaşmıştır. Endeksin daha geniş çaplı grafiği incelendiği senaryoda ise küresel gerginliğin kapsamının büyüdüğü dönemlerde endeksin yükseldiği noktaların da tarihi seviyelere ulaştığı görülmektedir. Bu ise jeopolitik olayların altın fiyatları üzerindeki etkisinin genellikle olayın şiddetiyle ve piyasadaki genel risk iştahıyla ilişkili olduğunu teyit etmektedir.
Dünya Altın Konseyi’nin paylaştığı endeksin daha geniş bir zaman dilimindeki performansını gösteren aşağıdaki tabloda da bu durum oldukça net görülmektedir.
Kaynak: Matteo Iacoviello, Dünya Altın Konseyi
Halihazırda enflasyon, tahvil getirileri, para birimleri, ham petrol ve ima edilen altın oynaklığını içeren Altın Getirisi İlişkilendirme Modeli (GRAM) de, GPR endeksinin altın fiyatları üzerindeki etkisini göstererek, altın fiyatları ve jeopolitik gerginlikler arasındaki ilişkinin açıklayıcı gücüne katkıda bulunmaktadır.
Bu modelden çıkarabileceğimiz sonuç ise modelde bulunan diğer tüm risklerin yanında, jeopolitik risklerin tek başına altın fiyatlarını yukarı taşıma potansiyeline sahip olduğudur.
Kaynak: Bloomberg, Dünya Altın Konseyi
GPR endeksindeki 100 birimlik bir artış ise diğer tüm durumlar sabit iken, altının getirisi üzerinde yaklaşık %2,5'lik bir pozitif etkiye sahip olmaktadır. GPR endeksi geçen yıl Rusya-Ukrayna çatışmasının başlangıcında 100 seviyesinin altından 250'nin üzerine çıkarken, 11 Eylül saldırılarında 50'nin altından 450'nin üzerine çıkmıştır. İlgili dönemlerde altın fiyatları da benzer yükselişler kaydetmiştir.
Özetle, altının jeopolitik gerginlikler sonrasındaki performansı, bir tesadüf olarak görülmemeli ve jeopolitik risklerle birlikte incelenmelidir. Bu etkinin ne kadar süreceği için ise ilgili çatışmanın küresel ekonomi üzerinde yaratabileceği daha geniş çaplı faktörler takip edilmelidir.
Altın ve jeopolitik gerilimler arasındaki ilişkinin 21. yüzyıldaki en iyi örneğini 11 Eylül terör saldırılarında görmek mümkündür. Buna göre Londra piyasasında altın fiyatları 11 Eylül saldırısının akabininde bir günde 271,50 dolardan 287 dolara (yüzde 6) yükselmiştir.
21 yüzyıldaki bir diğer örnek ise Rusya Ukrayna savaşı olmuştur. Buna göre Rusya’nın Ukrayna’yı işgal ettiği 24 Şubat’ta ons altın 1.880 dolardan işlem görürken, fiyatlar savaşın yarattığı panik sonrasında artan alımlarla neredeyse yüzde 10 artarak 2 bin doların üzerine kadar çıkmıştır.
Ancak altın fiyatlarının her jeopolitik kriz sırasında mutlaka kazanç sağladığını söylemek pek mümkün değildir. Buna göre altın fiyatlarındaki yükseliş, krizin türüne bağlı olarak değişkenlik gösterecektir. Başka bir deyişle yatırımcılar, tüm gerginliklerin altın fiyatlarını etkilemediğini, belirli etkiler görüldüğü dönemlerde bile krizlerin kapsamına göre kayıp yaşayabileceğini bilmelidir.
Tarihteki birçok örnek ise bu durumu teyit etmektedir. Buna göre altın fiyatları bazı gerilim dönemlerinde ilk ani yükselişin ardından hızla kriz öncesi seviyesine dönmüştür. Bu nedenle, uzun vadeli yatırımcılar sadece jeopolitik olaylara göre karar vermemeli, her zaman genel ekonomik konjonktürü de incelemelidir.
Altının beklenen etkiyi sağlayamadığı dönemlere en yakın ve en iyi örnekler, Kasım 2015'te Paris'te ve Mart 2016'da Brüksel'de yaşanan terör saldırılarıdır. Bu saldırıların altın fiyatları üzerindeki etkisi geçici olmuş ve kısa sürede ortadan kalkmıştır. Buna göre altın fiyatları Paris ve Brüksel'deki saldırıların gerçekleştiği Kasım 2015 ve Mart 2016'dan sonra önemli ölçüde değer kaybetmiş ve daha sonra piyasa dinamikleriyle fiyatlanmaya devam etmiştir.
Kaynak: Goldpriceforecast
Jeopolitik kaygıların altını beklendiği boyutta etkilememesinin arkasında ise üç ana neden bulunmaktadır.
Bunlardan ilki, güvenli metal altının beklentiyle yönlendirilmesidir. Yani fiyat, bir çatışma beklentisiyle yükselir ancak söylentiler eyleme dönüştüğünde altın fiyatında beklenen etki yaşanmayabilir. Aksine böyle dönemlerde düşüş yaşandığı da görülmektedir. Çünkü bu dönemler spekülatörlere kar alma fırsatı tanıyabilmektedir. Başka bir deyişle altın tüccarları söylentiyi satın alarak, haberi satabilir.
Altın fiyatlarının beklenen etkiyi sağlayamamasının ikinci nedeni de esas olarak ABD ekonomisine karşı bir bahis olmasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle Amerika'da değil de denizaşırı ülkelerde meydana gelen terör saldırılarının (ya da diğer jeopolitik olayların) altın piyasası üzerinde genellikle kalıcı bir etkisi olmaz, hatta dolar değer kazandıkça dönem dönem ABD Hazine tahvillerine kaçış olduğu için altın üzerinde aşağı yönlü bir baskı da oluşabilir.
Üçüncü olarak ise bazı askeri eylemler riskleri artırmak yerine azaltır. Bu durum 1991'deki Körfez Savaşı sırasında Çöl Fırtınası Operasyonu'nda yaşanmıştır. ABD ordusunun Kuveyt'teki varlığı Orta Doğu'daki siyasi risklerde önemli bir azalma anlamına gelmiştir. Bu nedenle başlangıçtaki ani yükselişin ardından harekatın başarılı olmasıyla altın fiyatı düşmüştür.
Özetle, altının jeopolitik konularla pozitif ilişkili olduğu düşünülmektedir ancak jeopolitik kaygıların kapsamı ve büyüklüğü altın piyasası üzerinde belirleyici olan temel faktörler olarak görülmelidir.
Yukarıda altının jeopolitik faktörlere etkisinin net olarak gördükten sonra bu etkinin sebeplerini incelediğimizde çeşitli faktörler karşımıza çıkmaktadır.
Buna göre altın fiyatlarının gerginliklere tepki vermesinin temelinde şunlar bulunmaktadır:
Karşı taraf riski, bir finansal işlemdeki taraflardan birinin sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirememe potansiyelidir. Jeopolitik faktörler, bir finansal işlemde yer alan tarafların istikrarını ve güvenilirliğini etkileyerek karşı taraf riskini önemli ölçüde etkileyebilir. Buna göre taraflardan birinin yükümlülüklerini yerine getirememesi halinde diğer taraf mali zarara uğrayabilir.
Karşı taraf riski de bu senaryoda, finansal sıkıntıdan kaynaklanan kredi riski, teslimatın yapılamamasını içeren takas riski, hükümet temerrütleriyle bağlantılı ülke riski ve dolandırıcılık ve anlaşmazlıkları kapsayan yasal ve operasyonel riskler dahil olmak üzere çeşitli şekillerde kendini gösterebilir.
Para birimlerinin veya hükümetler tarafından ihraç edilen finansal araçların aksine altın ise temerrüt riskini bünyesinde barındırmamaktadır. Bu ise belirsizliğin yüksek olduğu zamanlarda, yatırımcıların genellikle altına kaçmasına yol açmaktadır.
Jeopolitik olaylar genellikle yatırımcılar arasında belirsizlik ve endişe yaratarak, yatırımcıların tercihlerini sorgulamasına yol açmaktadır. Buna göre yüzyıllardır bir değer deposu olarak görülen altın böyle dönemlerde sığınılacak bir liman olarak görülmektedir.
Altın yüzyıllardır değer saklama aracı olarak kullanıldığından servetin korunması için de güvenilir bir varlıktır. Buna göre altın, ekonomik koşullardan bağımsız olarak içsel değerini genellikle korumaktadır.
Altın genellikle ABD doları ile ters bir ilişki sergilemektedir. Buna göre jeopolitik belirsizlikler nedeniyle dolar zayıfladığında, altın fiyatları yükselme eğilimindedir. Ancak doların rezerv para haline gelerek güçlenmesi sebebiyle jeopolitik risk dönemlerinde altın ve doların birlikte hareket ettiği de görülmektedir.
Böyle dönemler dışında yatırımcılar ise altını portföylerini çeşitlendirmenin bir aracı olarak görmektedir. Bu sayede jeopolitik krizler sırasında altın, diğer varlıklardaki potansiyel kayıplara karşı bir koruma işlevi görebilir.
Çatışmalar ve ticari anlaşmazlıklardan kaynaklanan gerginlikler, altın piyasası üzerinde etkili olduğu kadar diğer piyasalardaki dengeleri de bozma potansiyeline sahiptir. Buna göre küresel ekonominin birbirine bağlı olması, bir ülke tarafından atılan adımların sınır ötesinde yankı bulabileceğini ve para birimleri ile borsalar üzerinde de risk oluşturabileceği anlamına gelmektedir.
Buna göre jeopolitik riskler belirsizlikleri artırarak, karar alıcılar ve finans piyasaları üzerinde baskı yaratmaktadır. Firmalar ise böyle dönemlerde yatırım kararlarını veya yeni işe alımları ertelerken, yatırımcılar arasında riskten kaçınma eğiliminin artmasını tetikler. Buna göre tüketiciler de araba ya da ev gibi büyük harcamalarını böyle dönemlerde ötelemektedir.
Bu durum ise düşen iştah sebebiyle tüm gelişmiş ekonomilerde borsa getirilerini olumsuz etkilemektedir.
Öte yandan borsanın öncü piyasa olması jeopolitik tehditlerin, gerçek olaylardan (savaşların başlaması veya yaptırımların uygulanması gibi) daha fazla etkili olabileceğine de işaret etmektedir. Bu sebeple tehditler, belirsizliği ve aşağı yönlü riskleri artırma eğilimindeyken; fiili olaylar ise belirsizliği giderme ve koruyucu politika tepkilerini harekete geçirme eğiliminde olacaktır. Fiyatlamalarda bu çerçevede değişkenlik gösterecektir.
Bu durum ise finans piyasalarındaki "söylentiyi al gerçeği sat" şeklindeki borsa atasözünü güçlendirmektedir.
Jeopolitik olayların altın piyasasına etkisi yukarıda da bahsettiğimiz gibi karmaşık ve değişken olabilir, bu yüzden yatırımcılar finansal kararlarını verirken dikkatli bir şekilde değerlendirme yapmalıdır.
Yatırımcılar jeopolitik olayların finans piyasaları üzerindeki etkilerini değerlendirirken karşılaşabileceği riskleri en aza indirmek için ise bazı stratejileri kullanmalıdır. Yatırımcıların risklerini azaltıp karlılığını artırabileceği başlıca stratejiler ise şunlardır:
Portföy çeşitlendirmek: Portföyü çeşitlendirmek, tek bir varlığa olan bağımlılığı azaltmaya yardımcı olur. Altın ise yatırımcıların portföylerini çeşitlendirmek için yıllardır kullandığı yatırım araçlarının en bilinenidir. Bu sebeple tüm gelişmelerden bağımsız olarak altına her zaman portföyde belirli bir miktar yer vermek faydalı olacaktır.
Uzun vadeli yatırım yapmak: Altın genellikle uzun vadeli bir yatırım aracı olarak kabul edilmektedir. Kısa vadeli dalgalanmalar yerine uzun vadeli trendlere odaklanmak, yatırımcıların piyasa dalgalanmalarından korunmasına ve karlılığını artırmasına destek olacaktır.
Jeopolitik olayları izlemek: Yatırımcılar, dünya genelindeki jeopolitik olayları yakından takip etmeli ve olayların altın fiyatları üzerindeki olası etkilerini değerlendirmelidir. Bu durum jeopolitk risklerin kapsamı konusunda daha fazla bilgi sahibi olmasına ve bu doğrultuda yatırımlarını yönlendirmesine destek olmaktadır.
Uzmanlardan danışmanlık almak: Jeopolitik olayların karmaşıklığı ve değişkenliği nedeniyle, yatırımcılar uzmanlardan danışmanlık almalı ve güvenilir finansal analizlerle yatırım kararları vermeye çalışmalıdır.