Stagflasyon Nedir?
Maliyet Enflasyonu: Üretim maliyetlerinin çeşitli iç veya dış faktörlere bağlı olarak hızla artması yüksek enflasyona neden olur. Talepte daralma olsa bile üretici fiyatları yükselmeye devam eder.Yanlış Ekonomik ve Finansal Politikalar: Para arzındaki artış ve üretimin talebi karşılayamaması enflasyonun artışını hızlandırır. Yüksek oranlı faiz artışları ise ekonomik durgunluğun daha da derinleşmesine işsizliğin ve enflasyonun daha hızlı artmasına neden olur.Döviz Kurlarındaki Hızlı Artış: Özellikle ithalata bağımlı ekonomilerde döviz kurlarının hızlı artışı enflasyonda hızlı artışa zemin hazırlar. Reel sektörün üretim maliyetlerini artıran bu durum orta ve küçük ölçekli işletmelerin kepenk kapatmasına veya küçülerek ve eleman çıkarmasına neden olarak işsizliğin artmasına neden olur. Enerji Fiyatlarında Artış: Enerji fiyatlarındaki artış ekonominin genelinde üretici maliyetlerinin artmasına üretim seviyesinin ve karlılıklarının düşmesine neden olur. Üreticiler artan maliyetleri mal ve hizmet fiyatlarına yansıtır ve enflasyon oranları yükselir. Şirketler karlılıkları azaldığı için eleman çıkarmaya başlarlar. İşsizlik artarken gelir seviyesi ve tüketim harcamaları düşer ancak üretim maliyetleri ve mal ve hizmet fiyatları artmaya devam eder. İşsizlik Artar: Ekonomik durgunluk yaşanırken küçülerek giderlerini düşürmeye çalışan firmalar personel azaltmaya başlar. Satınalma Gücü Erir: Yüksek enflasyon artan işsizlik oranı tüketicinin satınalma gücünün zayıflamasına neden olur. Yüksek enflasyon ortamında özellikle sabit gelirler ve tasarruflar erir. Ekonomi Yavaşlar: Tüketim harcamalarındaki azalma ve üretimdeki yavaşlama ekonomik durgunluğun daha da derinleşmesine neden olur. Ekonomik büyüme pozitif olsa bile reel olarak ekonomi küçülürYatırımlar Azalır: Hızlı artan enflasyonun ve ekonomik daralmanın yarattığı belirsizlik ve güvensizlik ortamı yatırımların azalmasına hatta durmasına neden olurParanın satınalma gücü düşerReel gelir seviyesi düşer, reel gelirdeki artış enflasyon artışının gerisinde kalır, Paranın hızla değer kaybetmesi tüketimi harcamalarını teşvik ederReel faizler negatif olur, tasarruflara ödenen faiz oranı enflasyon oranının gerisine düşer, tasarruf eğilimi zayıflar Borçlanmanın maliyeti artar, kredi veren kuruluşlar enflasyona karşı korunmak için yüksek faiz oranlarıyla borç verirlerGelir dağılımı bozulur ve yaşam standardı gerilerEkonomide belirsizlik artar ve yatırımlar yavaşlar
Stagflasyon, bir ekonomide hem ağır bir durgunluk, hem de yüksek enflasyon ve işsizliğin aynı anda görüldüğü durumdur. İngilizce durgun (stagnant) ekonomi ve enflasyon kelimelerinin birleşmesinden oluşan stagflasyon kavramı, 1970’lerde yaşanan petrol ambargosu nedeniyle enerji fiyatlarının yükseltmesinin ardından bir çok ülkede ekonomik durgunluk, yüksek işsizlik ve yüksek enflasyonun aynı anda görülmesi üzerine doğdu. Böylece o zamana kadar varlığı bilinmeyen bir ekonomik problem olan stagflasyon olgusu ekonomi literatürüne girdi. Keynesci ekonomistler yüksek enflasyon ile işsizlik arasında her zaman ters korelasyon bulunduğu ve Phillips eğrisinde görüldüğü gibi enflasyon arttığında işsizliğin azalacağı görüşündeydiler. OPEC’in 1973’te uygulamaya başladığı petrol ambargosuyla petrol fiyatları tarihi rekor seviyelere tırmandı. Hızla artan enerji fiyatları tüm dünyada enflasyonun kontrolden çıkmasına neden olurken, bir çok ülkede ağır ekonomik durgunluk ortamında enflasyon ve işsizlik oranları yıllarca yüksek seviyelerde seyretti. Resesyona giren bir ekonomide enflasyon ve işsizlik oranları eş zamanlı olarak yüksek seviyelerde seyrediyorsa stagflasyona sürüklenme riski mevcut demektir. Ekonomi ve toplumsal hayat üzerinde yıkıcı ve tehlikeli etkileri olan stagflasyondan çıkış uzun yıllar aldığı için ülkeler stagflasyona girmemek için her türlü önlemi almaya çalışırlar. Ancak ekonomi yönetimlerinin uyguladıkları para ve maliye politikaları ekonominin stagflasyona girmesini önlemek yerine ekonomiyi stagflasyona sürükleyebilir. Örneğin 1973 petrol krizinde ABD merkez bankasının yüksek enflasyon, yüksek işsizlik ortamında enflasyonla mücadele için faizleri hızla artırması ABD ekonomisini stagflasyona sürükleyen en büyük etken olarak değerlendiriliyor. Stagflasyonun neden olduğu ekonomik krize stagflasyon krizi adı verilir. Stagflasyona giren bir ekonomide yüksek enflasyon ve gerçek ücret seviyelerinin “yapışkan” olması, yani ekonomik parametrelerdeki değişimlere hızlı adapte olamamaları nedeniyle stagflasyon uzun yıllar devam ederek yıkıcı etkiler yaratabilir, ekonomik ve sosyal çöküntüye neden olabilir. 1973’te yaşanan petrol krizinin yol açtığı büyüklükte bir stagflasyon krizi krizi bir daha tekrarlamadı. Orta ve Latin Amerika ülkeri haricinde sık rastlanan bir ekonomik olgu olmaması nedeniyle stagflasyonun nasıl önleneceği veya durdurulacağı konusunda ekonomistlerin üzerinde mutabakata vardıkları bir görüş bulunmuyor. Stagflasyonun ortaya çıkış sebepleri mevcut iç ve dış ekonomik dinamikler, makroekonomik durum, jeopolitik gelişmelerle yakından ilgilidir. Ekonomik durgunluk içine giren bir ekonomide yaşanabilecek şoklar enflasyon ve işsizlik oranlarının beklenmedik şekilde hızla yükselmesine ve uzun bir süre o seviyelerde kalmasına neden olabilir. Türk Lirası’nın Ağustos 2018’de bir ayda %50’yi ve bir yılda %100’ü bulan değer kaybetmesi, yıllık enflasyonun Haziran ayından itibaren hızla yükselişe geçmesine neden oldu. Haziran ayına kadar %12 civarında seyreden yıllık enflasyon Ekim ayında %25,24’ye ulaşarak bir önceki yıla göre %112 artış gösterdi. Kasım ayı enflasyonu yaklaşık 3,5 puan gerileyerek %21,62’ye gerilese de enflasyon bir önceki yıla göre %67 artış gösterdi. GSYİH ise 2017 yılının 3üncü çeyreğinde %11,3 artış gösterdikten sonra 4üncü çeyrekte %7,3’e geriledi. 2018 yılının ilk çeyreğinde %7,4 büyüyerek az farkla durgunluğa girme sınırının üzerinde bir büyüme kaydeden Türkiye ekonomisi 2108’in 2inci ve 3üncü çeyreğinde sırasıyla %5,2 ve %1,6 büyüme kaydederek resesyona girdi. İşsizlik oranı ise Ağustos ayında bir önceki aya göre 0,5 puan artışla %10,8 den %11,1’ye yükseldi. TÜİK’in aylık işsizlik verilerini 2 ay gecikmeli olarak açıklaması nedeniyle enflasyonun tepe noktasındayken işizlik oranının hangi seviyede olduğu henüz bilinmiyor. Bu nedenle Türkiye ekonomisinin kesin olarak stagflasyona girdiğini söylemek mümkün değilse de, özellikle 2018’in son çeyreğinde ekonominin negatif büyümesi ve 2019’un ilk çeyreğinde de ekonomik daralmanın devam etmesi ve işsizlik oranının yükselmesi beklenirken stagflasyon riskinin hızla yaklaştığı söylenebilir. Ekonomik kriz yani mal, hizmet, üretim faktörleri fiyatlarının ve ulusal para biriminin değerinin çeşitli nedenlerle ve ani olarak kabul edilebilir limitleri aşan şekilde dalgalanması ve bunun sonucunda ekonomik faaliyetlerin yavaşlaması ve ileriye dönük olarak ekonomide büyük bir belirsizliğin ortaya çıkması durumudur. Uygulananan para ve maliye politkalarıyla ekonomik krizden kısa sürede çıkılamaması ekonominin resesyona girmesine zemin hazırlar. Ekonomik durgunluğa giren ekonomiler her zaman stagflasyon riskiyle karşı karşıya kalırlar. Çeşitli nedenlerle israrlı olarak yüksek seyreden enflasyon, ekonomik durgunluk ve yüksek enflasyon nedeniyle işsizliğin tırmanması ekonominin her an stagflasyona sürükleneceğine işaret eder. Phillips Eğrisi bir ekonomide enflasyon ile işsizilik arasındaki ters korelasyonu gösteren ekonometrik modeldir. İngiliz ekonomist William Phillips 1850 -1957 yılları arasındaki ücret artışları ve işsizlik verilerini inceleyerek verilerden bir diagram oluşturdu. Diagram ücret atışları ile işsizlik arasında ters ve istikrarlı bir ilişki olduğunu gördü. Daha sonra ücret artışlarının yerine enflasyon verileri kullanılarak modeli yeniden oluşturulduğunda Phillips eğrisi ortaya çıktı. Daha sonra diğer ülkelerdeki ekonomistler kendi ülkelerindeki enflasyon ve işsizlik verileri arasında aynı şekilde bir ilişki olduğunu saptadılar. Phillips eğrisine göre işsizlik oranındaki değişim enflasyon oranını doğrudan ve öngörülebilir olarak etkiliyor; Kamu harcamalarındaki artış Toplam Talebi artırarak ekonomik büyümeyi ve istihdam artışını desteklerken, giderek azalan işsizlik oranı asgari ücretin yükselmesine neden olur. Bunun sonucunda işgücü maliyetleri yükselen şirketlerin bunu ürettikleri mal ve hizmetlerina yansıtır ve enflasyon artar. Ancak 1973’teki petrol kriziyle yaşanan stagflasyonda Phillip Eğrisinde görürlüğünün tersine yüksek enflasyon ve yüksek işsizliğin aynı anda mevcut olabildiği ve Philips Eğrisinde gösterilen enflasyon ile isşizlik arasındaki ters korelasyonun her koşulda doğru olmadığı anlaşılmış oldu. Ekonomik durgunluk veya resesyon reel (enflasyon etkisinden arındırılmış) Gayrisafi Yurt İçi Hasıla’nın (GHSYİH), üst üste en az iki çeyrekte (6 ay) negatif büyüme kaydetmesidir. Ekonomik büyümesi son 2 çeyrekte üst üste gerileyen bir ekonominin resmi olarak resesyona girdiği kabul edilir. Enflasyon, mal ve hizmet fiyatlarının genel düzeyinin yükselmesidir. Enflasyon oranı ise fiyatlar genel düzeyinin belirli bir zaman aralığı içindeki artış hızını ifade eder. Aylık ve yıllık bazdaki enflasyon hızı TÜİK tarafından hesaplanan TÜFE (Tüketici Fiyat Endeksi) ve ÜFE (Üretici Fiyat Endeksi) gibi endekslerle TÜFE tüketici fiyatlarındaki değişimlerin, ÜFE ise üretici fiyatlarındaki değişimlerin ölçülmesinde kullanılır. Ekonomik faaliyetlerin sürdürülmesinde enflasyon belirleyici bir faktördür. Kontrolden çıkmış ani fiyat yükselişleri ekonomiyi olumsuz etkilerken, tüketimi, yatırımı ve üretimi teşvik eden düşük düzeyli ve süreklilik gösteren enflasyon ekonomiyi canlı tutacağı ve ekonomik faaliyetlerin sürdürülmesini kolaylaştıracağı için gereklidir. Ancak fiyat düzeyinin günlük bazda artış gösterdiği hipernenflasyon kadar genel fiyat düzeyinin gerilemesi anlamına gelen deflasyon bir ekonomik büyümeyi ve refahı tehdit eder. İdeal olarak enflasyonun gelişmiş ekonomilerde %2 ve gelişen ekonomilerde ise %3-4 seviyesinde seyretmesi hedeflenir. Düşük düzeyli enflasyon ekonomik faaliyetlerin sürdürülmesi ve ekonominin büyümesini desteklediği için ekonomiye olumlu katkı sağlarken, hızla yükselen ve yüksek seyreden enflaasyon ekonomi üzerinde yıkıcı etki yaratır. Enflasyonun yüksek seyrettiği ekonomilerde: Phillips Eğrrisine göre enflasyon ile işsizlik oranları arasında ters korelasyon bulunuyor. Ancak 1970’lerde yaşanan şiddetli stagflasyon Phillips Eğirisyle ortaya konan modelin her zaman geçerli olmadığıı ortaya koydu. Üretim maliyeti bazlı yüksek enflasyon ortamında talebin gerilemesi fiyatların düşmesine neden olamıyor. Kar marjı düşen reel sektör firmaları daha az elemanla çalışarak maliyetleri düşümeye çalışırken üretim seviyeleri de geriliyor. İlgili Terimler ve Anlamları: Çalkantısız ve sakin anlamına gelir. Ücretli olarak çalışmak isteyip de iş bulamayan kişilerin bulunduğu durumudur. Arz üreticler tarafından pazara sunulan mal ve hizmet miktarını, talep ise pazardaki alıcıların satın almak istedikleri mal hizmet miktarını ifade eder. Üretici Fiyat Endeksi’ni ifade etmek kullanılan kısaltmadır. ÜFE, üreticilerin üretip sattıkları malların fiyatlarındaki aylık, çeyreklik ve yıllık bazda toplam değişimi gösteren endekstir ve ilgili dönemde üretimde oluşan maliyet artışını ölçer. Türkiye’de ÜFE verileri TÜİK tarafından hesaplanır. ÜFE sepetindeki mal ve hizmetlerin fiyatları ağırlıklarına göre belirlenerek bir önceki döneme göre yüzde değişimi belirli formüllere göre hesaplanır. Ekonomi kaynakların optimum şeklide kullanılarak ihtiyaçların karşılanması demektir. Aynı zamanda, üretim, dağıtım, tüketim ve maddi kaynaklarının kullanımı, tüketici ve yatırımcı davranışları, kıt kaynaklarla sınırsız ihtiyaçların nasıl karşılanacağını inceleyen sosyal bilim dalıdır. Ekonomi ile ilgili olan demektir. Ekonomik aynı zamanda daha az kaynak kullanımı gerektiren, daha az maliyetli anlamına gelir. Profesyonel olarak ekonomi bilimi ile uğraşan kişilere ekonomist denir. Güncel, fiili, gerçek olarak var olan demektir. Belirti, işaret, iz anlamına gelir.