Yatırımda çıpa etkisi: Örnekler ve korunma yolları

İnsanların günlük yaşamlarında bilgiyi işlemek ve hızlı karar verebilmek için kullandığı zihinsel kısayollar, finansal kararlar söz konusu olduğunda kötü seçimlere yol açabilmektedir. Bu kötü seçimlerin ise bir tüketicinin rasyonel düşüncesini zayıflatabilen "çıpalama önyargısının" bir sonucu olduğu düşünülmektedir.
Bu bilişsel önyargı, beynin sonraki düşünce ve yargılarını şekillendirmek için ilk izlenimlere veya sayılara aşırı güvenmesinden kaynaklanmaktadır.

Tüketici ve yatırımcıların kendilerini bilgiden bunalmış hissedebilecekleri durumlarda, bu zihinsel kısayollara başvurma olasılıkları artarken bu durum ise bu önyargının varlığından haberdar olmayı gerektirmektedir.

Bu sebeple bu yazımızda davranışsal finansta çıpalama etkisi olarak bilinen ve tüketicilerin hem günlük yaşamlarında hem de finansal piyasalardaki kararlarında etkili olan çıpalama etkisini inceleyeceğiz.

Çıpalama terimi, bir varlığın satın alma fiyatı gibi bir bilginin o varlıkla ilgili sonraki kararların verilmesinde sabit bir referans noktası (çıpa) oluşturarak bilinçaltında kullanıldığını tanımlayan bir sezgisel yöntemdir. Araştırmalar da bir karar alma sürecinin başında bir çıpa belirlemenin nihai sonuç üzerinde etkili olduğunu göstermekte ve bireylerin bu çıpaya sıklıkla takıldığına işaret etmektedir.

Birçok perakendeci de tüketicinin satın alma davranışını etkilemek için çıpalama ilkesini kasıtlı olarak kullanmaktadır. Bu kapsamda bir perakendecinin bir ürünün etiket fiyatının 600 liradan 300 liraya indiğini göstermesi, tüketicilerin satış fiyatını orijinal fiyata göre değerlendirerek yeni fiyatı daha ucuz kabul etmesine yol açacaktır. Ancak objektif olarak bakıldığında, 300 lira tüketiciler için iyi bir fiyat olmayabilir. Özellikle de ilgili mağazanın ürününün hiçbir zaman 600 liraya satılmayacağının düşünüldüğü senaryoda.

Öte yandan bilişsel bir önyargı olan çıpalama, piyasa katılımcılarının bir menkul kıymete yatırım yapmasına ilişkin karar verme süreci üzerinde de etkili olmaktadır. Buna göre bazı şirketler müşterilerini düşük miktarla yatırıma başlama noktasında kendine çekmeye çalışırken bu durum yatırımcıların finansal güvenlik hissine kapılmasına yol açarak, önemsiz bir tasarruf miktarına bağlanmasına yol açmaktadır.

Yatırım bağlamında çıpalamanın bir başka sonucu ise çıpalama önyargısına sahip piyasa katılımcılarının değer kaybetmiş yatırımları uzun süre tutma eğiliminde olmasıdır. Çünkü yatırımcılar, gerçeğe uygun temellerden ziyade orijinal fiyata çıpalanmışlardır. Sonuç olarak, piyasa katılımcıları menkul kıymetin satın alma fiyatına geri döneceği umuduyla yatırımı daha uzun süre elde tutarak daha fazla risk üstlenirler. Bu durum ise yatırımın fırsat maliyetini artıracaktır.

Öte yandan çıpalama önyargısı, satış hacmi ve emtia fiyatı gibi temel girdilerinden nakit akışı ve menkul kıymet fiyatı gibi nihai çıktılara kadar finansal karar alma sürecinin herhangi bir yerinde de kendisini gösterebilir. Bu süreçler içerisinde tasarruf sahipleri rasyonel kararları arka plana atmak durumunda kalacaktır.

Böylelikle çıpalama, yatırımcıların risk algısını da etkileyecektir. Özellikle bir varlık değeri düştüğünde, yatırımcılar bu düşüşü referans alarak daha riskli işlemler yapma eğilimine girecektir. Bu durum da yatırımcıların zarar görmüş pozisyonlarda hatalı kararlar almasına neden olacaktır.

Çıpalama ayrıca piyasa katılımcılarının topluca benzer fiyat seviyelerine odaklanmalarına neden olacaktır. Bu senaryoda belirli bir seviyede beklenen direnç veya destek noktaları güçlenirken, piyasa hareketleri de bu seviyeler etrafında yoğunlaşacaktır. Yatırımcılar ise geniş bir perspektife sahip olmak yerine belirli bir referans noktasına odaklandıkları için piyasa genelindeki diğer önemli faktörleri göz ardı edecektir.

Öte yandan piyasa katılımcıları genellikle çıpalarının farkındadır ve sonraki bilgi ve analizleri yansıtmak için ayarlamalar yapmaya çalışır ancak bu ayarlamalar genellikle ilk fiyata bağlı kararlar alınmasına yol açar. Bu durum ise yatırımcıları piyasa koşullarındaki değişikliklere adapte olma konusunda kısıtlayarak, portföylerini çeşitlendirmek veya stratejilerini güncellemek konusunda daha az esnek hale getirecektir.

Bu sebeple birçok analist, söz konusu değerlemelerde bu tür çıpaları göz ardı etmeyi amaçlar. Burada analistler, aşırı bilgi yükü ortamının doğasında bulunan karmaşıklık ve belirsizliğin ortasında çıpanın arkasındaki faktörleri belirleyerek ve varsayımları ölçülebilir verilerle değiştirerek çıpa önyargısına karşı koymaya çalışmaktadır.

Piyasaları veya bir menkul kıymetin fiyatını etkileyen faktörlerin kapsamlı bir şekilde araştırılması ve değerlendirilmesi ise yatırım sürecinde çıpalama önyargısını ortadan kaldırmak için gerekli görülmektedir.

Yatırım dünyasında, çıpalama önyargısı çeşitli şekillerde kendini gösterebilmektedir. Buna göre yatırımcılar, tipik olarak bir menkul kıymeti satın aldıklarında fiyata sabitlenirler. Eğer bir yatırımcı A hisse senedini 10 liraya satın aldıysa, aynı hisse senedini ne zaman satacağına ya da ilave alım yapacağına karar verirken psikolojik olarak bu fiyata sabitlenecektir.

Başka bir durumda ise tarihsel rakamları dikkate almak yerine belirli bir endeksin ya da hisse senedinin belirli bir seviyedeki değerine bağlı kalınabilmektedir. Bu önyargının en yoğun yaşandığı durumlardan biri de bir hisse senedinin fiyatının kısa sürede aşırı düşüp çıktığı zamanlardır.

Buna göre bir hisse senedinin fiyatı 10 lira seviyesindeyken, kısa zamanda 7 liraya düşmesi yatırımcıları ilk karşılaştıkları referans fiyat olan 10 lira ile 7 lirayı karşılaştırarak alım kararı almaya itebilmektedir. Burada güncel fiyat, referans fiyata göre çok geriye gitmiş ve çıpaya göre cazip görünmüştür. Yatırımcının da bu ucuzluğa aldanarak, çıpalama etkisi ile yanlış bir karar verme ihtimali artmıştır.

Günlük hayatta da çıpalama önyargısının örneklerine sıklıkla karşılaşılmaktadır. Bir ürün ya da hizmet için müşteriler tipik olarak bir mağaza tarafından işaretlenen ya da bir satış elemanı tarafından önerilen fiyata dayalı bir satış fiyatına sabitlenir. Ürün için yapılacak her türlü pazarlık, gerçek maliyeti ne olursa olsun, bu rakam üzerinden yapılır.

Çıpalama, satış görüşmelerinde de sıkça görülür. Bir satıcı müzakereleri başlatmak için objektif olarak makul değerin çok üzerinde olan çok yüksek bir fiyat teklif edebilir. Ancak, yüksek fiyat bir çıpa olduğundan, nihai satış fiyatı da, satıcının başlangıçta adil veya düşük bir fiyat teklif etmiş olmasından daha yüksek olma eğiliminde olacaktır.

Benzer bir durum, işe alım müzakerelerinde işe alım müdürü ya da işe alınacak kişi, bir başlangıç maaşı önerdiğinde de uygulanabilir. Bu senaryoda taraflardan her biri, çıpadan türetilen kabul edilebilir bir miktara ulaşmayı umarak tartışmayı bu başlangıç noktasına taşıyabilir.

Çalışmalar, bazı faktörlerin çıpalamayı azaltabileceğini ancak insanların önyargıdan haberdar edilse ya da kasıtlı olarak bundan kaçınmaya çalışsa bile tamamen kaçınmasının zor olduğunu göstermektedir. Bu sebeple insanlara çıpalama hakkında bilgi vermek ve onlara "tersini düşünmelerini" tavsiye etmek, çıpalamanın etkisini azaltabilir ancak tamamen ortadan kaldıramaz.

Öte yandan çoğu yatırımcının bir hisse senedinin değerine değil fiyatına odaklandığı bir dünyada bunu yapmak çok daha zordur. Burada bir şirketin değerini önce fiyatına bakmadan hesaplamaya çalışmak bu etkiyi kırmanın en kolay yoludur.

Bir başka yol da hisse senedini tek bir veri üzerinden değil, birden fazla cepheden değerlendirmektir. Sadece bir veya iki değil, çok yönlü araştırma her zaman daha iyi sonuçlar verebilmektedir.

Örneğin, BIST 100 endeksinin yükseliş eğiliminde olduğu ve 8 bin puanın üzerinde tarihi zirvesinde seyrettiği bir senaryoda, yatırımcılar alım yaptıkları rakama ya da eski zirvelere odaklanırken, analistler ise endeksin döviz kuru bazlı fiyatı başta olmak üzere makroekonomik gelişmelerle birlikte geniş bir aralığa sahip değerleri birlikte incelemektedir. Bu ise yatırımda yanlış kararlar alınmasına yol açan çıpa etkisinin en aza indirilmesine destek olacaktır.

Mikro ölçekte işletmelerin bir satış pazarlama tekniği olarak kullandığı bu yöntemleri merkez bankaları da ekonomik istikrarı sağlamak ve belirsizliği ortadan kaldırmak amacıyla kullanmaktadır. Bu teknikler, ekonomik politikalarını belirli bir referans noktasına bağlama ve bu referans noktası etrafında istikrarı sürdürme çabasını içerir. Merkez bankalarının çıpalama teknikleri arasında öne çıkanlar ise şunlardır:

Merkez bankaları, ülkenin para birimini belirli bir döviz kuru seviyesine sabitleyerek döviz kuru çıpası uygular. Bu, dış ticarette istikrar sağlamayı amaçlar ve ihracatçılar ile ithalatçılar arasında beklenen döviz kuru dalgalanmalarını azaltabilir.

Faiz çıpası sayesinde merkez bankaları, belirli bir faiz oranını hedefleyerek ekonomik aktiviteyi yönlendirmeyi amaçlar. Düşük faizler genellikle kredi maliyetlerini düşürerek tüketimi ve yatırımı teşvik ederken, yüksek faizler ise enflasyonu kontrol altında tutmayı hedefler. Burada merkez bankası yetkilileri faiz çıpası sayesinde dengeyi kurmaya çalışmakta ve ekonomi üzerindeki dengelerin korunmasına yardımcı olmaya çalışmaktadır.

Merkez Bankası, politika kararlarını açıklarken belirli ifadelerinin arasında sıklıkla çıpa kelimesini kullanmaktadır.

Merkez bankaları faizlere benzer şekilde enflasyonu da dönem dönem çıpalamaktadır. Enflasyon hedeflemesi olarak adlandırılan bu yöntem sayesinde, ekonomide fiyat istikrarının sağlanması ve enflasyonun belirli bir hedefin yakınında tutulması amaçlanır.

Özetle çıpalama teknikleri, ekonomik aktörlerin belirsizlikleri azaltmasına ve ekonomik politikalara daha iyi tepki vermelerine olanak tanır. Ayrıca, merkez bankalarının politika kararlarını izleyenler için daha şeffaf ve anlaşılır bir çerçeve oluşturarak güveni artırabilir. Bu tekniklerin etkin kullanımı, ekonominin istikrarını sürdürmeye ve merkez bankalarının hedeflerine ulaşmasına yardımcı olabilir.

Ekonomik çıpaların kullanımında güvenilirlik en önemli unsurdur. Buna göre piyasa katılımcıları ilgili ekonomiye güvenini kaybettiğinde yeni yönlendirme çabaları sonuçsuz kalacaktır. Bu sebeple politika yapıcıları bu çıpaları seçerken dikkatli bir değerlendirme yapmalıdır.

Politika yapıcıların çıpalama yaparken karşılaştığı temel zorluklar ise şunlardır:

Volatilite: Döviz kurları ve faiz oranlarının finansal piyasalarda sürekli dalgalanma göstermesi sebebiyle çıpa olarak kullanılması oldukça zordur.

Küresel etkiler: Özellikle döviz kurları, küresel ekonomik gelişmelerden büyük ölçüde etkilenir. Bir ülkenin kendi ekonomik politikaları, diğer ülkelerin politikaları ve küresel piyasalardaki olaylar, döviz kurlarını ve faiz oranlarını etkilerken bu durum çıpalamayı daha karmaşık hale getirir.

Piyasa beklentileri: Finansal piyasalardaki katılımcılar, gelecekteki para politikası hamlelerini tahmin ederek yatırım kararları alırlar. Bu durum, beklenen çıpa değerlerini etkileyebilir ve politika yapıcıların hedeflerine ulaşmalarını zorlaştırabilir.

Çıpa değiskeninin seçimi: Hangi çıpa değişkeninin kullanılacağı konusundaki kararlar da bir zorluk olabilir. Farklı ülkeler, enflasyon, döviz kuru veya faiz oranları gibi farklı çıpa değişkenlerini tercih edebilirler. Bu seçim, politika yapıcıların ekonomik hedeflerine ve önceliklerine bağlı olarak değişebilir.

Para politikasının gecikmeli çalışması: Politika önlemlerinin ekonomik etkileri genellikle zaman alır. Merkez bankaları, politika faiz oranlarını değiştirdiklerinde veya müdahalelerde bulunduklarında, bu kararların reel ekonomiye yansıması bir süre alabilir. Bu zaman gecikmesi ise çıpa olarak kullanılan değişkenlerin anlık olarak politika kararlarına tepki göstermemesine neden olabilir.

Bu zorluklar nedeniyle, birçok ülke artık enflasyon hedeflemesi gibi daha spesifik hedeflere yönelik politika çerçevelerini benimsemektedir.