Yer altı ekonomisi nedir?
Doğrudan vergi gelirlerinin düşük ve dolaylı vergilerin yüksek olmasına,Çalışanların iş ve sigorta güvencelerinin olmamasına,Haksız rekabete ortamı doğmasına veGelir dağılımında bozulmayı artırması bozulmasına, yol açar. Yüksek vergi oranları Karmaşık ve pratik olmayan vergilendirme sistemleriGider kabul edilen kalemlerin sınırlı olmasıGelir dağılımının bozuk olmasıSigorta primlerinin yüksek olmasıYüksek işsizlik oranıHantal bürokrasiRüşvet vermek: “Görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması vey yapmaması için doğrudan veya dolaylı olarak bir kamu görevlisine veya göstereceği bir kişiye menfaat sağlamak"Rüşvet almak: “ Görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması vey yapmaması için doğrudan veya dolaylı olarak kendisine veya göstereceği bir kişiye menfaat sağlamak"Rüşvet yabancı yatıımcının yatırım yapma tercihlerini olumsuz etkiler. Rüşvetin yoğun olduğu ülkelerde iş yapabilme kabiliyeti büyük bir belirsizlik içerir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde ekonominin can damarı olan küçük işletmeler rüşvet maliyetine katlanamayacağı için ayakta kalmalarını zorlaşır.Vergi gelirlerini azaltacağı için kamu yatırmlarının azalmasına ve verimsiz çalışmasına neden olur. Kayıt dışılığın ve yeraltı ekonomisinin beslenmesine katkıda bulunur. Kişiler nedensiz zenginleşirken devletin gelirleri azalır.Rüşvet vererek daha fazla yatırım yapabilen ve daha çok pazar payı alan şirketler haksız rekabete neden olur. Rüşvetin egemen olduğu toplumlarda haksız kazanç ve fırsat eşitsizliğinin artması nedeniyle gelir dağılımının bozulması kaçınılmazdır. Paranın nakit olarak ülke dışına çıkarılıp sonra yasal yollardan geri getirilmesiKumarhaneler Döviz büroları
Yer altı ekonomisi, yasal olmayan ekonomik işlemlerin tümü için kullanılan genel bir terimdir. Gölge ekonomi, informal ekonomi gibi farklı adlarla anılan yer altı ekonomisinin kapsamı çok geniştir. Ticareti yasalara göre yasak olan mal ve hizmetlerin el değiştirmesi, mevcut kanunlara uygun olarak resmi makamlara gerekli bildirimler yapmadan gerçekleştirilen ekonomik işlemler yer altı ekonomisinin kapsamına girer. Bu nedenle yer altı ekonomisi, devletin resmi kayıtlarına girmeyen ve dolayısıyla vergisi ve ilgili yükümlülükleri ödenmeyen kayıt dışı ekonomik faaliyetler olarak tanımlanabilir. Bir ülke ekonomisinin bütünü kayıtlı ve kayıt dışı olmak üzere iki bölümden oluşur. Yer altı ekonomisi de kayıt dışı ekonomi kapsamındadır. Yer altı ekonomisi kapsamına giren ekonomik faaliyetler arasında uyuşturucu madde yapımı ve satışı gibi yasa dışı faaliyetler ile yasal ancak faturasız mal satışı gibi vergi kaçırmak amacıyla gerekli bildirimler yapılmadan yürütülen ekonomik faaliyetlerde bulunur. Yer altı ekonomisinin ekonominin genelini olumsuz etkilediği bilinmektedir. Yer altı ekonomisinin varlığı; Yer altı ekonomisi az gelişmiş ekonomilerde daha büyük boyutta olmakla birlikte gelişmiş ülkelerde de son yıllarda ciddi şekilde artış gösterdiği bilinmektedir. Her ülkedeki yasal çerçeve ve mevzuat, ekonomik durum, sosyal ve siyasi faktörler o ülkedeki yer altı ekonomisinin ve dolayısıyla kayıt dışı ekonominin nedenlerinin temelini oluşturmaktadır. Yer altı ekonomisinin çok çeşitli nedenleri bulunuyor. Ancak genel olarak bakıldığında en sık rastlanan nedenler şöyle sıralanabilir: Kaçakçılık, bir malın ticaretini yapmak amacıyla, gizli olarak, yani gümrük bildiriminde bulunmadan, bir ülkeye sokulması veya bir ülkeden çıkartılması yasak olan ürünlerin yine beyanda bulunmadan veya izin almadan ülke dışına çıkarılmasıdır. Kaçakçılık yasalara aykırı bir fiil olduğu için bütün ülkelerin kanunlarına göre suç teşkil etmektedir. Türkiiye’de kaçakaçılık, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) ve 5601 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu ile düzenlemiştir. Alım satımı yasaklanmış uyuşturucu maddelerin gizli ve yasa dışı yollardan bir ülkeye sokulması veya ülke dışına çıkartılması fiiline uyuşturucu kaçakçılığı adı verilir. Uyuşturucu özelliğe sahip maddelerin ilaç yapımında kullanılması gibi yasal amaçlarla ve yasal yollardan ruhsatlı olarak ithali veya ihracı bu kapsama girmez. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 188. Maddesi uyuşturucu ve uyarıcı maddelerin ülkeye sokulması veya ülke dışına çıkarılmasının suç olduğu açıkça belirtilmektedir. Kanuna göre uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak, ithal veya ihraç edenlere 20 yıldan 30 yıla kadar hapis cezası ve 20.000 gün ekadar adli para cezası ve verilir. Uyuşturucu kaçakçılığının suç sayıldığı tüm ülkelerde oldukça ağır cezalar uygulanmaktadır. Bazı ülkelerde ise uyuşturucu kaçakçılığı suçu idam veya müebbet hapis cezası gibi en ağır cezalar ile cezalandırılmakadır. Birleşmiş Milletler Uyuşturucu Suç Ofisi (UNODC) ölüm cezasına karşı olduğunu belirtmesine rağmen halen dünyada, ABD de dahil olmak üzere 32 ülkenin kanunlarında uyuşturucu kaçakçılığı suçuna idam cezası uygulandığı biliniyor. Bunlar arasında ABD dahil 14 ülkede uygulamada ölüm cezası verilmezken, Malezya, Filipinler, Çin, İran, Sri Lanka, Vietnam, Endonezya, Singapur, Suudi Arabistan gibi ülkeler uyuşturucu kaçakçılığı suçuna ölüm cezası uygulanıyor. Irak, Suriye, Libya ve Sudan gibi ülkelerde veriler net olmadığı için uygulamada ne yaptıkları bilinmiyor. Ateşli silahlar kategorisinde bulunan silahların yasal olmayan yollardan ve izinsiz olarak ülkeye sokulması silah kaçakçılığı kapsamına girer. Silah kaçakçılığı hemen hemen tüm ülkelerin yasalarına göre suç sayılmaktadır. Türkiye’de de suç sayılan silah kaçakçılığı fiili ile ilgili Türk Ceza Kanunda düzenlemeler mevcuttur. İnsanların, vatandaşı olmadıkları veya oturma izni veya giriş vizelerinin bulunmadığı ülkelere yasa dışı yollardan, sahte belgelerle sokulmasına insan kaçakçılığı adı verilir. İnsan kaçakçılığı geniş kapsamlı bir organizasyon gerektirdiği için genellikle organize gruplar tarafından gerçekleştirilmektedir. Özellikle, Suriye’de yaşanan iç savaş sonrasında ülkemize gelen Suriye’li göçmenleri çok yüksek paralar karşılığında, deniz ve kara yoluyla yolcuların can güvenliğinin bulunmadığı araçlarla AB ülkelerine taşıyan aracıların sayısının hızla arttığı biliniyor. Göçmenlerin Avrupa ülkelerine kaça yollardan ve sahte belgelerle girmesine aracılık edenlere insan kaçakçılığı şebekeleri adı verilmektedir. İnsan kaçakaçılığı fiili birçok ülkede suç sayılmaktadır. Tefecilik maddi kazanç sağlamak amacıyla başkalarına çeşitli yollarla çok yüksek bedellerle veya faizlerle borç para vermektir. Tefecilik Türkiye’de suç sayılmaktadır ve Türk Ceza Kanunu’nun 241. maddesinde yer alan hükümlerle düzenlenmiştir. Nakit sıkıntısı çeken ve çeşitli nedenlerle bankadan kredi alamayan kişilerin sıklıkla başvurduğu tefeciler, borç verdikleri kişilerden bankaların aldığı faiz tutarının birkaç misli fazlasını talep ettiği ve borcun faizine faiz işlettiği için tefeci faizi kısa sürede çığ gibi büyüyerek borçlunun altıdan kalkamayacağı boyutlara ulaşır. Kamuya ait olan veya yasal mirasçısı olmayan ya da sahipsiz özel mülkiyete ait arazilere el koyarak bunların kişisel menfaat karşılığında mülkiyet değiştirmesine aracılık eden kişi ve gruplara arazi mafyası adı verilir. Bu kişiler kamu çalışanlarıyla yasadışı işbirliği yaparak sahte belgelerle söz konusu arazilerin mülkiyetini alarak üçüncü kişilere satar ya da kendi faaliyetleri için kullanır. Özellikle İstanbul’da ve Boğaz sırtlarında ve rantın yüksek olduğu diğer bölgelerde arazi mafyasının yoğun bir şekilde faaliyet gösterdiği bilinmektedir. Kamuya ait, imara açık olmayan alanlara gecekondu benzeri binalar inşa ederek ruhsat vs alan arazi mafyası mensupları zaman içinde bu alanları inşaat şirketlerine satarak büyük rantlar elde etmekte ve haksız kazanç sağlamaktadır. Haksız kazanç veya çıkar sağlamak, yasalara ayırı bir iş yapmak için ödenen veya verilen nakdi veya nakdi olmayan karşılık. Kanunlara göre rüşvet vermek ve rüşvet almak, rüşvetin tutarı veya niteliğinden bağımsız olarak suç teşkil eder. Türk Ceza Kanunun 252. maddesinde yer alan hükme göre rüşvet vermek ve rüşvet almak şöyle tanımlanıyor: Bürokrasının ve kanuni düzenlemelerin çok fazla ve ağır olduğu, şefaflığın olmadığı ülkelerde rüşvetin çok daha yaygın olduğu görülmektedir. Rüşvet ve yolsuzluk ekonomik ve sosyal gelişmeyi ve gelir adaletsiziğini artıran en önemli faktörlerden birisidir. Bir ülkede rüşvetin yaygın olmasının o ülkenini ekonomisi üzerdeki etkileri yıkıcı olabilmektedir: Uluslararası şeffaflık Örgütünün (Transperancy International) 2018 yılı yolsuzluk algısı endeksinde (CPI) son beş yılda 5 puan kaybederek 14 basamak gerileyen Türkiye, 180 ülke arasında 41 puanla 78. sırada yer alıyor. Raporda, otoriter yöntemler olan ülkelerde yolsuzluğun daha fazla görüldüğü vurgusu yapılıyor. Sıralamada Danimarka 1. sırada Somali ise 180. sırada yer alıyor. Kara Para deyince genel olarak yasa dışı faaliyetlerden kazanılan para anlaşılmaktadır. Yer altı ekonomisinin bir bölümünü oluşturan kara paranın hukuki, ahlaki, ekonomik ve sosyal kriterlere göre tanımı ve değerlendirilmeleri farklılık göstermektedir. Hukuken suç sayılan fiiler işlenerek kazanılan paralar hukuken kara para sayılır ve cezai müeyyidelere tabidir. Toplumun ahlak dışı olarak değerlendirdiği yollardan kazanılan paraya da kara denilmekle birlikte hukuki açıdan suç unsuru taşımayabilir. Örneğin; uyuşturucu ticaretinden kazanılan para hem hukuken, hem toplumsal, hem de ahlaki açıdan kara para olarak değerlendirilir. Uyuşturucu ticareti, silah kaçakçılığı, çocuk, kadın ticareti vs gibi yasa dışı faaliyetlerden kazanılan paralar bütün dünyada kara para olarak değerlendirilir. Kara para olarak nitelendirilen gelirlerin nakit ve kayıt dışı olması nedeniyle kara paranın kaynağı olan fiilerin gizlenerek elde edilen gelirlerin yeniden kayıtlı ekonomiye aktarılması işlemine kara aklama adı verilir. Kara para aklama Yani yasa dışı veya gayri ahlaki yollardan kazanılan nakit paranın yasal yatırımlara dönüştürülmesi işlemidir. Bu işlem kara para kaynağının gizlenmesi amacıyla bir süreç içinde ve sistematk olarak bir şekilde yapılması gereken işlemdir. Her ülkede farklı şekillerde kara para aklama için farklı yöntemler kullanılmaktadır. En bilinen para aklama yöntemleri: Herhangi suç işlenmesi sonucunda elde edilen para döviz bürolarında başka para birimine dönüştürülerek ekonomik sisteme katılabilmektedir. 30 Ocak 2018'de döviz bürolarına ilişkin mevzuatın yürürlüğe girmesiyle birlikte, döviz bürolarının para aklama maksadıyla kullanılmasının önüne geçilmiş olundu. Mevzuata göre, döviz büroları A ve B grubu olmak üzere iki gruba ayrıldı ve yeni sermaye şartları getirildi. Hazine ve Maliye Bakanlığına Bağlı MASAK Kurallarına uyan döviz şirketleri, anonim şirket kapsamında yer almaktadır. Vergi Memurları, Hazine Denetmenleri ve MASAK Görevlileri tarafından istenildiği zaman denetlenebildiğini de belirtelim. Yukarıda belirtilen en bilinen para aklama yöntemleri, T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın web sitesinde yayınlamış olduğu 'Aklama Yöntemleri' yazısına bağlı kalarak belirtilmiştir. Yasa dışı ve toplumun süzenini bozmaya yönelik fiiler sonucu elde edilen kara paranın aklanması, kara para kazançlarının kayıtlı ekonominin içine sokularak kolayca yasallaştırılması bu tür faaliyetlerin artarak devam etmesini teşvik etmektedir. Kara paranın aklanmasının önlenmesinin başarılı olması halinde kara para kazanılan suçlarda da azalmaya yol açacaktır Kara para aklanmasını önlemeye yönelik olarak Türkiye’de bulunan MASAK gibi emniyet birimleri uluslararası işbirlikleri sayesinde şüpheli işlemeler ve faaliyetlerin izlenerek tespit edilmesi suretiyle önlenmeye çalışılmaktadır.